Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki köyü Dağlıca'da 15 askerimizin şehit olduğu haberleri yüreklere yangın gibi düştü.
Terörist PKK'ya yakın medya kaynakları saat 18.30 sularında Dağlıca katliamını, edebsiz, ahlaksız hatta ******** marifetlerini ilan ederken, havuz medyası diye de bilinen hükümete yakın medya, maalesef vergilerimizle ayakta duran Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) da dahil, bizim için, sanki atılan goller ve kupalara gitmek şehitlerimizden daha önemliymiş gibi Türkiye ve Hollanda arasında devam eden maçın bitmesini bekledi. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da maç esnasında stattaydı ve atılan goller karşısında "GOOOOOLLLL!" diye haykırarak ayaklanıyor, heyecanını tutamıyordu.
Anlaşılan o ki, Sayın Başbakanımızın atılan gollere karşısındaki sevinci kursağında kalmasın diye istihbarat kurumumuz haber vermemiş. Maç bitene kadar bir sevinç bir sevinç. Tersi bir durumu düşünmek bile istemiyorum.
15 şehit haberini biz de 3 saat sonra ve maç bitiminde ancak öğreniyoruz.
Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dağlıca açıklaması geldi: '400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı'... Ve ekstra bazı söylemler...
Ne demeli bilmem ki!
Şu sözleri kim söyledi? "Fakir" yanlış mı biliyor:
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan: "Pkk, çözüm sürecinde silah depoladı."
Başbakan A. Davutoğlu: "Pkk, iki yıl boyunca yığınak yaptı."
Bunları itiraf eden iki, devletli ve iktidar sahibi zat o süreci yöneten ve "analar ağlamasın" diye mitinglerde haykıran insanlardı. Askeri, polisi, istihbaratı ellerindeydi. Bunları biliyordunuz da neden tedbir almadınız demezler mi?
Bütün bu olanları bir partiye (ki o partinin hangi parti olduğunu cümle alem biliyor) 400 milletvekili vermekle şehit haberlerinin kesilmesi arasında nasıl bir organik bağ olduğunu anlamıyorum.
400 milletvekili verilince, veyahut "Başkan" olunca ne yapılacaktı da bu kan duracaktı? Peki neden o yapılacaklar şimdi yapılmıyor veya yapılamıyor. Devletimizin büyükleri çıkıp da bunu bir açıklasa.
Şehit haberleri gelirken bozulan psikolojilere bir de tuhaf ve yakışmayan söylemler eklenince toplumca dengemiz hepten bozuldu. Mesela şu söyleme bakınız... Cumhurbaşkanımız R. T. Erdoğan şehit cenazelerinde, acılarından feryat eden ve hükümet politikalarının yanlışını haykıran şehit babalarının bazıları için 'karakteri bozuk' ifadesini savuruverdi. Ateşe körükle gitmek değil de nedir bu! Nerede anlayış ve hoşgörü beklediğimiz o şefkatli yüze sahip "devlet"?
Hem kınalı kuzunu kurban ver hem azar ye.
Bütün suç, şu seçilemeyen 400 milletvekilinde. Şu belalı 400'ü, isteyenlere vermedik veya veremedik. Ve işte sonuç ortada, dedikleri gibi gerçekten huzurumuz kalmadı.
Şeçimi takip eden 2 ay içinde barıştan bu kadar uzaklaşmamıza sebep olabilecek başka hiçbir somut olay yok maalesef!
400 yetmez 550 verelim de şehit haberleri kesilsin artık. Eğer meydanlarda ve Dolmabahçe sarayında verilen vaatler tutulacaksa ve "Analar, gerçekten ağlamayacaksa" verilsin şu 550 artık.
Alın 550'yi verin "huzuru" artık.
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber TV
Twitter: @AhmetAlpHANN
Terörist PKK'ya yakın medya kaynakları saat 18.30 sularında Dağlıca katliamını, edebsiz, ahlaksız hatta ******** marifetlerini ilan ederken, havuz medyası diye de bilinen hükümete yakın medya, maalesef vergilerimizle ayakta duran Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) da dahil, bizim için, sanki atılan goller ve kupalara gitmek şehitlerimizden daha önemliymiş gibi Türkiye ve Hollanda arasında devam eden maçın bitmesini bekledi. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da maç esnasında stattaydı ve atılan goller karşısında "GOOOOOLLLL!" diye haykırarak ayaklanıyor, heyecanını tutamıyordu.
Anlaşılan o ki, Sayın Başbakanımızın atılan gollere karşısındaki sevinci kursağında kalmasın diye istihbarat kurumumuz haber vermemiş. Maç bitene kadar bir sevinç bir sevinç. Tersi bir durumu düşünmek bile istemiyorum.
15 şehit haberini biz de 3 saat sonra ve maç bitiminde ancak öğreniyoruz.
Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Dağlıca açıklaması geldi: '400 milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı'... Ve ekstra bazı söylemler...
Ne demeli bilmem ki!
Şu sözleri kim söyledi? "Fakir" yanlış mı biliyor:
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan: "Pkk, çözüm sürecinde silah depoladı."
Başbakan A. Davutoğlu: "Pkk, iki yıl boyunca yığınak yaptı."
Bunları itiraf eden iki, devletli ve iktidar sahibi zat o süreci yöneten ve "analar ağlamasın" diye mitinglerde haykıran insanlardı. Askeri, polisi, istihbaratı ellerindeydi. Bunları biliyordunuz da neden tedbir almadınız demezler mi?
Bütün bu olanları bir partiye (ki o partinin hangi parti olduğunu cümle alem biliyor) 400 milletvekili vermekle şehit haberlerinin kesilmesi arasında nasıl bir organik bağ olduğunu anlamıyorum.
400 milletvekili verilince, veyahut "Başkan" olunca ne yapılacaktı da bu kan duracaktı? Peki neden o yapılacaklar şimdi yapılmıyor veya yapılamıyor. Devletimizin büyükleri çıkıp da bunu bir açıklasa.
Şehit haberleri gelirken bozulan psikolojilere bir de tuhaf ve yakışmayan söylemler eklenince toplumca dengemiz hepten bozuldu. Mesela şu söyleme bakınız... Cumhurbaşkanımız R. T. Erdoğan şehit cenazelerinde, acılarından feryat eden ve hükümet politikalarının yanlışını haykıran şehit babalarının bazıları için 'karakteri bozuk' ifadesini savuruverdi. Ateşe körükle gitmek değil de nedir bu! Nerede anlayış ve hoşgörü beklediğimiz o şefkatli yüze sahip "devlet"?
Hem kınalı kuzunu kurban ver hem azar ye.
Bütün suç, şu seçilemeyen 400 milletvekilinde. Şu belalı 400'ü, isteyenlere vermedik veya veremedik. Ve işte sonuç ortada, dedikleri gibi gerçekten huzurumuz kalmadı.
Şeçimi takip eden 2 ay içinde barıştan bu kadar uzaklaşmamıza sebep olabilecek başka hiçbir somut olay yok maalesef!
400 yetmez 550 verelim de şehit haberleri kesilsin artık. Eğer meydanlarda ve Dolmabahçe sarayında verilen vaatler tutulacaksa ve "Analar, gerçekten ağlamayacaksa" verilsin şu 550 artık.
Alın 550'yi verin "huzuru" artık.
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber TV
Twitter: @AhmetAlpHANN