İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

ACB temmuzda faiz arttıracak ya biz

eposta70

0
İyinet Üyesi
Katılım
19 Kasım 2010
Mesajlar
216
Reaction score
1
ACB temmuzda faiz arttıracak ya biz







Türkiye İstatistik Kurumu ve Gümrük Müsteşarlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre, 2011 yılı Mayıs ayında, geçen yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 11,7 artarak 10 milyar 948 milyon dolar, ithalat yüzde 42,6 artarak 21 milyar 5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde dış ticaret açığı 4 milyar 926 milyon dolardan, 10 milyar 57 milyon dolara ulaştı.







2011 Mayıs ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu. Almanya'ya yapılan ihracat 2010 Mayıs ayına göre yüzde 35,3 artarak 1 milyar 103 milyon dolar olurken, Almanya'yı 709 milyon dolarla İtalya, 640 milyon dolarla Irak, 624 milyon dolarla İngiltere, 601 milyon dolarla Fransa takip etti.



Almanya ithalatta da ilk sırada yer aldı. Buradan yapılan ithalat yüzde 71,2 artarak 2 milyar 295 milyon dolar oldu. Almanya'yı 1 milyar 930 milyon dolarla Çin, 1 milyar 712 milyon dolarla Rusya, 1 milyar 594 milyon dolarla ABD izledi.







ACB temmuzda faiz arttıracak ya biz?







Euro bölgesinde enflasyon yuzde 2.5 lara ulasmis durumda ve ACB yani Avrupa Merkez bankası Temmuzda faizleri 1.25 den 1.50 ye yukseltecek. Bizde ise mb politika faizi 6.25 de. Enflasyon ise mayıstaki 2.7 lik büyük yukselişten sonra yıllık 7.2 seviyesine ulaşmış durumda. Bono bileşiklerinde gösterge faiz 9 seviyelerinin mevduatlarda ise 10 lu seviyelerinin üstüne cıkarak piyasaların yukselecek enflasyonu coktan fiyatladıgını görüyoruz.







Tüm bu göstergeler Merkez Bankamızında faiz arttirmasi gerektigini gösteriyor. Sebze meyve fiyatalarının mevsimsel etkiside geçince enflasyondaki yukseliş trendinin devam ettigini görecegiz. Zira sene başından beri yukselen emtia ve gida fiyatlari bizim gibi yuksek ithalatı olan ülkelere maliyet enflasyonu olarak yansıyacagi zaten biliniyor.







Peki ama merkez bankası neden faiz yukseltmeyi erteliyor?







Cunku gördüki sadece munzam oranlarını arttırarak cari acıkla mucadele edemiyor. Bunun icin kurlarinda yuksek seyretmesi TL nin biraz deger kaybetmesi gerekiyor. Sonunda kredilerdeki faiz artısları nedeniyle olusan soğuma ve kurlardaki yukseliş nedeniyle gerileyen ithalat geçici olarak cari acikta gerilemeye yol acacak. Ama fazla sevinemeden enflasyonda yasanabilecek potansiyel yeni yukselisler merkez bankasinin erteledigi faiz arttırımlarını yapmaya zorlayacak ve tl nin deger kazanmasiyla tekrar cari acık kabusları görmeye başlayacagız.







Cari açığımızın en büyük sebebi olan yuksek enerji ithalatımıza çözüm bulunmadığı sürece bu tip cari acik & enflasyon sarmallarına daha cok girecek gibi görünüyoruz . Bu sarmaldan ilerde cikmak istiyorsak Günes, rüzgar ve hidrolik konusunda cok şanslı olan ülkemizde yenilenebilir enerji konusunda citti bir atağa geçilmesi nükleer santrallarinde ivedilikle kurulmasi gerekmektedir.







Piyasalarda ise gelismekte olan ülkelerdeki zayıflık devam ediyor. Yabancı yatırımcının önunde yüksek kurdan dolar bozup düşük fiyattan hisse alma fırsatı önünde olmasına rağmen alım icin acele etmiyor. Bunun icin hükümetin ekonomi konusundaki atacağı adımların beklenmesi yada bu konuda henuz bir netlik olmamasıda bu beklemede pay sahibi olabilir. Basbakanin sıfır reel faiz soylemide mb sinin faiz arttirimlari yapmamasi konusunda baskı yapiyor görüşü yabancı yatırımcının bize karsı daha soğuk bakmasina sebep oluyor.







Hal böyle iken şimdilik borsadaki yükselişler birer tepki yükselişi olarak kalacak. Kurlar güçlü olmaya devam ederken yükselen kurlar hisse fiyatlarının dolar bazinda daha ucuz ve cazip hale gelmesine neden olacak .
Barış Bertan Günder


http://haberhit.net/koseyazisi-57-ACB-temmuzda-faiz-arttiracak-ya-biz.html
 

benken

0
İyinet Üyesi
Katılım
1 Haziran 2011
Mesajlar
32
Reaction score
0
degerlendirmenin hepsine katilamiyorum maalesef...

Ben yukaridaki tespitlere katilamiyorum.

- Halihazirda Türkiyede cari acik tehlikesi yoktur. Olmasa iyi olur tabii ki. Fakat cari acigin sebeb olabilecegi olasi durumlara karsi Türkiye ekonomisi oldukca güclüdür. Yani bir anlamda, asiri soguk ve don olma ihtimaline karsi, odunum, kömürüm, kazagim, yorganim hazir. Ee o halde varsayimlardan yola cikarak, sirf bir grup rantiyeci is dünyasi kazanacak diye, onlarin yaygaralarina bakarak da telasla, gereksiz ve ilerde daha fazla zarar verecek adimlar atmanin bir geregi yok. Enerjide disa bagimlilik cari acigin en büyük nedenir, aksamdan sabaha yapilabilecek bir sey yoktur. Uzun vaadede ise (10-15 senelik sürec icinde), insaati süren yüzlerce Baraj + Nükleer Santraller + Yesil Enerjiye yapilan yatirim ve tesvik, enerjiden kaynaklanan cari acigin ciddi bir kismini kapatacaktir . Cari acigin ciddi bir kismida özel sektörden kaynaklanmaktadir. Buda özel sektörün kendi sorunudur. Sirtinid evlete daya, para kazan öyle mi? Özel sektör kendisini ciddi anlamda tehlikede gördügünde, zaten kendi kendine gerekli önlemleri dogal olarak alacaktir, cünkü dogal olarak kendi cikarini düsünür. Bunun sonucunda kalite-fiyat-rekabet gücünü arttirarak dünya piyasasina daha fazla girmesi gerekecektir. Dolayisiyla, özel sektörün bir kisminin cari acigi bahane ederek ithal ikamecilige dönmek istemesi (dilleri ile söylemeselerde arzu ettikleri sey aslinda budur), kendini yenilemek, gelistirmek, ilerlemek, rekabet edebilmek icin daha fazla cabalamak yerine, yan gel yat, "yerli mali yurdun mali, herkes onu kullanmali" mantigi ile kalitesiz ve pahali mallarini satarak para kazanmak isteginden ileri gelir.
Efendiler, yerli mali diye, ithal ikameci kafaniz ile, hic kimse sizin kalitesiz mallarinizi daha pahaliya almak zorunda degil. Gelistirin kendinizi, daha ucuza daha kaliteli mal nasil üretirim diye calisin cabalayin, acilin dünyaya rekabet edin. Adamlar ellerinden gelse, insanlarin internet üzerinden yurtdisindan mal almasini bile yasaklayacaklar. Ucuz ve kaliteliyi siz yapin sizin malinizi alsinlar.Yok öyle belese, ithal ikameci kafalarla adam zengin etmek. Internet caginda yasiyoruz, nerde ucuza buldum ordan alirim, nerde kaliteyi buldum ordan alirim...

- Türkiye faiz arttirimina gitmemelidir. Söylem/hedef olarak gelistirilen "Sifir Reel Faiz" hedefi dogrudur. Avrupadaki faiz arttirimi, krizden kaynaklanan zararlari, yani örnegin Yunanistani vs. kurtarma gereginin bir sonucudur.
Türkiye ise, Dünyanin 1920'lerde gördügü krizden sonra gördügü en büyük krizi en az hasarla atlatan ülke olmustur. Hic egip bükmenin, politika yapma ugruna saklamaya calismanin, carpitmaya calismanin geregi yok, evet dünya ekonomik krizi "Türkiyeye teget gecmistir". Dünyada her ülke etkilenmistir ama en az etkilenen, zarar gören Türkiye olmustur. Bunun en büyük sezbeblerinden biride, mümkün oldugu kadar faizlerin düsük tutmaya calisilmis olmasidir. Bunun en baslica nedenide, sadece günü kurtarmak icin degil, bir yandan günü kurtarmak icin calisilirken, diger yandan gelecekte olasi ekonomik krizlere karsin gerekli rezervi yapmis olmaktir. Evet, bugünü kurtarmak önemli ama sadece bugünü kurtaracagim diye gelecegi tehlikeye atmakda akil isi degildir.
Türkiye, dünyanin yasadigi en büyük krizlerden birini, iste bu yüksek faiz ve IMF lobisine ragmen aaz siyrikla atlatabilmistir. Yüksek faiz, rantiye, IMF lobisinin IMF ile ile anlasma yapilip, IMF'den para alinmasi istegi konusunda nasil ugras verdiklerini hatirliyoruz. Dedikleri suydu; Dünyada ekonomik kriz cikti, bizde batacagiz, IMF'den derhal yardim istensin, para alinsin. Bu bu kisim isdünyasi lobisinin beklentisi suydu; IMF'den para alinacak, bu para kendi elleri ile piyasaya sokulacakti. Onlarda bunu yüksek faizle piyasaya sokacaklardi. Cünkü eskiden alismislardi, rantiyecilige. IMF ile anlasma yapilsin, para alinsin diyenlere, Basbakan "Ben ümügümü siktirmam" diyerek isteklerine boyun egmemistir. Iste reel faizler yükseltilmelidir lobisinin perde arkasi budur. Paradan sifirlar atilirkende nasil itirazlar edildigini hatirlamaktayiz.

Zaman zaman duruma göre faizler biraz yükseltilebilir veya indirilebilir. Bu olagandir, normaldir. Ancak hedef olarak ana hedef "faizlerin yûkseltilmesi" degil, "sifir faiz" olmalidir.
 

birgunder

0
İyinet Üyesi
Katılım
3 Ağustos 2011
Mesajlar
2
Reaction score
0
Türkiye’nin cari açık sorunu vardır.

cari açık sorunu yok demek cari açığın rekor seviyelere yükselmesini görmemezlikten gelmektir.
cari açık sorun olmaz demek cari açığın kazadığımızdan daha fazla harcadığımızdan dolayı oluştuğunu ve bunun finansmanı için ülkeye sıcak para girişlerine bile muhtaç olduğumuzu, bu parayı çekmek içinde reel faiz vermeye mecbur kaldığımızı bilmemektir.
bu para hükümete destek olmak için ülkede kalması ekonominin çok güçlü olduğunu göstermez. dünyadaki borç krizi gibi nedenlerle para çıkışları artabilir pekala.
cari açık sorun olmaz demek geçmişteki yaşadığımız krizlerde cari açığın nasıl kırılganlık yarattığını bilmemektedir.
Türkiye eski Türkiye değil diyebilmek için cari açığın artık olmaması gerekir.
bir ülkenin para birimi cari açık fazlası vererek değerlenir.
sıcak para girişleriyle değerlenmesi sağlıksız bir durumdur.
kurlar eğer 10 yıldır aynı fiyatta duruyorsa serbest kur rejimi çalışmıyor enflasyon kurlara yansımıyor demektir. bunun acısı bir gün gelir çıkar.

Türkiye’nin cari açık sorunu vardır.


Türkiyenin Cari açık problemi vardır. Bunu yok varsaymak gerçek dışıdır. Hatta uzun sürelerden beri cari açık verdiğimiz için kronikleşmiş bir Cari açığımız var demek daha doğru olur.


Ülkemiz cari açık finanse edildikçe problem olmaz mantığıyla sürdürülebilir bir hale sokulmuştur.


Hiçbir iktisat kitabı Cari açık sürdürülebilir bir şeydir demez.


Sürdürülebilir olması istenen Büyüme oranıdır.


Ancak büyümeyi sürdürülebilir yapmak için cari açık vermek sağlıklı bir durum değildir.


Marifette değildir.



Cari açığımızın büyük olmasının temelinde dış ticaret açığımız yatmaktadır.


Dış ticaret açığımızın temelinde ise enerji ithalatımızın çok yüksek olmasından kaynaklanmaktadır.


Petrolü ve doğalgazı olmayan yada çıkaramayan bir ülkenin bir B planın olması gerekmektedir.


Bu B planı Avrupa ülkelerinde zamanında Nükleer enerjiye geçilerek halledilmiştir.

Fransanın ne zengin petrol kaynakları ne de doğalgaz kaynakları vardır.


Ama enerjide dışa bağımlı değildir. Çünkü enerji ihtiyacının yüzde 70 ini Nükleer santrallerinden sağlamaktadır.


Böylelikle enerjide dışa bağımlı olmaktan hemde dış ticaret dengesini bozmaktan korunabilmiştir.


Cari açığımızın yüksek olması ekonomimizi hep kırılgan yapmaktadır malesef.


Çünkü açığın finansmanında hep sermaye girişlerine muhtaç olmamızı gerektirmektedir.




Ama dünyada risk alma iştahı her zaman çeşitli nedenlerle herzaman yüksek olmaz.




Ülkenin içsel riskleride zaman zaman dalgalanmalar gösterebilir.




Bu durumda yabancı sermaye açısından en uzak durulması gereken ülkeler hep cari açığı yüksek olan ülkeler olmuştur.


Ülkenin sermaye girişlerine herzaman bağımlı olması, çeşitli tavizler vermeyide beraberinde getirebilir krizlerle karşılaşmamak için. Dolayısıyla bir bağımsızlık sorunuda yaratabilir.


Ülkeye doğrudan sermaye girişleri Cari açığı ferahlatır ancak bitirmeye tek başına yetmeyebilir.




Bunun için nasılsa doğrudan yatırım geliyor ülkenin cari açık problemi yok demekde yanlıştır.




Yapılan doğrudan yatırımın mahiyeti çok daha önemlidir.




Örneğin yabancı bir firma ülkemizde araba üretecekse ama arabanın parçalarının tamamına yakını dışardan ithal edilecekse bunun dış ticaret açığına faydası az olacaktır.




Ne zaman ihracatımız artsa ithalatımızın daha fazla artmasının bir nedenide budur.


Çin şu an bizimle beraber dünyada en yüksek büyüme oranına sahip ülkedir.




Cari açıklamı bunu başarmaktadır. Cari açık vererekmi süper güç olmuştur. Hayır...




Çin ucuz maliyet sebebiyle bir çok Avrupalı üreticileri kendisine yatırım yapmaya çekerken, üretilen bu ürünlerin birebir kopyasının çok daha ucuza üretebilecek teknolojiyede sahiptir.




Bizim ise daha kendimize ait arabamız hatta yerli üretim bir cep telefonumuz dahi yoktur.



Bizdeki cari açık sorunu bu yüzden yapısal bir sorundur.




Cari açığı sıcak portföy yatırımlarıyla finanse etmek ve finanse edildiği sürece problem değil demek hastayı sürekli serumla ayakta tutmaya çalışmak gibi bir yanlış tutumdur. Bu tutum hastalığı bitirmez.




Hastalıktan kurtulmanın yolu onunla mücadeleden geçer. Mesela, 2010 yılındaki 49 milyar dolarlık cari açık rakamının 13,5 milyar dolarlık kısmı motorlu kara taşıtları alımından oluşuyorsa neden lüks taşıt ithalatında verginin yükseltilmesi düşünülmez acaba...


Çözümü Nükleer Enerjiye geçiş, Yenilenebilir Enerjiye geçiş ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimine geçiş gibi yapısal reformlarda yatmaktadır. Hammeddeyi ham olarak değilde işleyip yüksek katma değerli bir ürün haline getirip satmalıyız. Örneğin bor u hammedde olarak değil işleyip çok değerli bir mamul yada yarı mamül olarak ihracatını gerçekleştirmemiz gerekiyor. Sanayimiz ara malı üretimine ağırlık vermeli, yüksek ara malı ithalatının önüne geçmeliyiz.





Öte yandan dünyada ikame edilmesi zor markalar yaratmak zorundasınız. Üstelik bunu katma değeri yüksek ürünlerde yapmak zorundasınız.




Ülkemizin daha katma değeri yüksek ürünlerde bir markası bile yoktur.




Tekstilde son yıllarda markalaşma yolunda güzel adımlar atılmaktadır. Ancak on yıla yakın bir zamandır artan maliyetlere rağmen kurların yerinde saymasının faturasını en çok Denizli ve Bursadaki Tekstil üreticileri kapılarına kilit vurarak ödemiştir.



Yapısal reformlar yapılmadıkça, ülkemize sermaye girişleri arttığında Cari açık riski belki risk olmaktan bir süre daha çıkacaktır ama bu durum Cari açığın ekonomimiz için yapısal bir yanlışlığın ürünü olduğunu ve ilerde tekrar bu sorunla yüz yüze gelebileceğimiz gerçeğini değiştirmeyecektir.
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst