Fethullah Gülen Hocaefendi, az değil, 16 yıllık bir halvetten (tv için) sonra ilk kez bir televizyon kanalına görüntülü mülakat için müsaade verdi. Sayın Gülen, BBCye verdiği mülakatta yolsuzluk tartışmalarından Kürt sorununa, cami-cemevi projesinden İsraille aramızı açan Mavi Marmaraya kadar birçok suale açık yüreklilikle yanıtlar verdi.
Burada tutup her sözünün analizini yapmayacak ve komplo teorisyenlerinin eline koz vermeyeceğim. Çünkü Hocaefendi mülakatın bir yerinde, muhatabına Arkadaş.. diyerek ne kadar açık ve net konuştuğunu ifade etmiş oldu.
Bu mülakat sonunda, bana en enteresan gelen olaylar silsilesinden biraz bahsedeyim isterim
Türkiyede, 17 Aralık sonrası belki sohbetlere en çok konu olan kişi Fethullah Gülendir. Hal böyle iken gazetecilik ve habercilik açısından insanların, ne söylediğini merak ettiği kişiden haber vermemek için bin dereden su getirmek de nesi? Bir taraflardan besleme yoluyla gıdalanan sabi, sübyan basın Sayın Gülen'in BBC röpartajı hakkında tek cümle girmedi. Bir iki söz geçmişlerse de, maalesef ben göremedim. Bunların gazete mi yoksa parti bülteni mi olduklarını okuyucularımın yüksek takdirine bırakıyorum.
Şimdi yazacağım sözlerim, Türkiyenin tek dünya markası olma şerefini elinde bulunduran ve 160 küsur ülkede binlerce okulu, yüzbinlerce öğrencisi ve milyonlarca sempatizanı olan Hizmet Hareketini hazmedemeyenlere: Darılmaca gücenmece yok! Hareketin, parti kurup, iktidarı ele geçirme gibi bir gayesi ve hayali yok ve öyle görünüyor ki olmayacak da. Artık bundan sonra size düşen sivil toplum kuruluşlarının, hatalarınız karşısındaki muhalefetiyle yaşamaya alışmak olmalı.
Dünyaya yatak odasını bile gösterecek kadar şeffaf bir insan olan sayın Gülen, BBC'ye Hizmet felsefesini özetledi: "Sen tohum at git, kim hasat ederse etsin!" Bundan ötesi varsa, ona laf eden ve villalarında neleri sakladıkları bilinmeyen hazımsız insanların kendi besledikleri ve gerçekliğine inandıkları evhamlarında vardır.
BBC kameramanın yerine koydum kendimi bir ara, Gülen'in odasında: Bu nasıl "saray" arkadaş, sağa sola dönemiyorum ki çekeyim! dediğini hayalende olsa hissettim.
İslami referanslı kadroların yolsuzlukla anılması hengamında böyle bir gönül insanını ve onun mütevazi yaşamını seyretmek beni gayet memnun etti.
En çok dindarlara zarar verecek diye düşündüğüm yolsuzluk iddiaları arasında hala oturduğu evin kirasını ve yediği yemeğin ücretini ödeyen bir insanın ve onu seven insanların da onu taklit ediyor olması (ki Zaman Gazetesinden Ekrem Dumanlının kirada oturuyor olması buna bir örnek) mütevazi müslüman imajını kurtarabilecek bir şey bilmiyorum.
Başbakanımız Sayın Erdoğan, müsvedde, sahte ve içi boş olduğunu iddia ettiği bir alime yüzyılın hakaretini ederken alkış tutan alimler topluluğu bilmem ki bu mülakatı izlediler veya izleyecekler mi?
Keşke izleseler de, şeref ve haysiyete dokundurmadan, gerçeklikden ayrılmadan eski bir dostun hatası ona nasıl ifade edilir, görselerdi.
Haber Başlıklarından Ufak Ufak
Sayın Bülent Arınç "Biz gidersek ekonomi çöker demiş" İnanamıyorum bu sözlere. Beraberinizde ne var ne yok, alıp götürecek misiniz diye sormazlar mı adama.
Yine Sayın Bülent Arınç Biz varsak siz de varsınız, biz yoksak siz de yoksunuz. demiş. Bu söze mukabil olarak çok sevdiğim bir dava adamının davası hakkında konuşurken sarf ettiği sözleri, burada yinelemek isterim; Ben olmazsam hiç bir şey olmaz diyenlere inat ben olmasam da olur, hem daha da iyi olur, diyorum
Bir gecede adliyede ve emniyette binlerce kişiyi ve kolluğu değiştirebilen bir erke sormak lazım; neden on üç yıldır ANAYASA yapamadınız?
Geçenlerde Başbakanımız, Chp İstanbul belediye başkan adayı Sayın Sarıgülün yolsuzluk belgelerini sayarken ağzından Bank Ekspres yerine Bank Asya ismi çıkıverdi. Banka yetkilileri Başbakanın ağzından bedava reklam için teşekkür sadedinde bir şeyler söylediler mi bilinmez lakin ben derim ki Dervişin fikri neyse zikri de o olurmuş.
Nihayi sözüm
Zaytung.com adlı siteyi bilen bilir, muhabirleri gerçek haberlerin suyunu çıkarır işte onlara güzel bir örnek: Başbakan açıkladı: Villaları oraya polis koydu.
Ahmet Alp Han
Burada tutup her sözünün analizini yapmayacak ve komplo teorisyenlerinin eline koz vermeyeceğim. Çünkü Hocaefendi mülakatın bir yerinde, muhatabına Arkadaş.. diyerek ne kadar açık ve net konuştuğunu ifade etmiş oldu.
Bu mülakat sonunda, bana en enteresan gelen olaylar silsilesinden biraz bahsedeyim isterim
Türkiyede, 17 Aralık sonrası belki sohbetlere en çok konu olan kişi Fethullah Gülendir. Hal böyle iken gazetecilik ve habercilik açısından insanların, ne söylediğini merak ettiği kişiden haber vermemek için bin dereden su getirmek de nesi? Bir taraflardan besleme yoluyla gıdalanan sabi, sübyan basın Sayın Gülen'in BBC röpartajı hakkında tek cümle girmedi. Bir iki söz geçmişlerse de, maalesef ben göremedim. Bunların gazete mi yoksa parti bülteni mi olduklarını okuyucularımın yüksek takdirine bırakıyorum.
Şimdi yazacağım sözlerim, Türkiyenin tek dünya markası olma şerefini elinde bulunduran ve 160 küsur ülkede binlerce okulu, yüzbinlerce öğrencisi ve milyonlarca sempatizanı olan Hizmet Hareketini hazmedemeyenlere: Darılmaca gücenmece yok! Hareketin, parti kurup, iktidarı ele geçirme gibi bir gayesi ve hayali yok ve öyle görünüyor ki olmayacak da. Artık bundan sonra size düşen sivil toplum kuruluşlarının, hatalarınız karşısındaki muhalefetiyle yaşamaya alışmak olmalı.
Dünyaya yatak odasını bile gösterecek kadar şeffaf bir insan olan sayın Gülen, BBC'ye Hizmet felsefesini özetledi: "Sen tohum at git, kim hasat ederse etsin!" Bundan ötesi varsa, ona laf eden ve villalarında neleri sakladıkları bilinmeyen hazımsız insanların kendi besledikleri ve gerçekliğine inandıkları evhamlarında vardır.
BBC kameramanın yerine koydum kendimi bir ara, Gülen'in odasında: Bu nasıl "saray" arkadaş, sağa sola dönemiyorum ki çekeyim! dediğini hayalende olsa hissettim.
İslami referanslı kadroların yolsuzlukla anılması hengamında böyle bir gönül insanını ve onun mütevazi yaşamını seyretmek beni gayet memnun etti.
En çok dindarlara zarar verecek diye düşündüğüm yolsuzluk iddiaları arasında hala oturduğu evin kirasını ve yediği yemeğin ücretini ödeyen bir insanın ve onu seven insanların da onu taklit ediyor olması (ki Zaman Gazetesinden Ekrem Dumanlının kirada oturuyor olması buna bir örnek) mütevazi müslüman imajını kurtarabilecek bir şey bilmiyorum.
Başbakanımız Sayın Erdoğan, müsvedde, sahte ve içi boş olduğunu iddia ettiği bir alime yüzyılın hakaretini ederken alkış tutan alimler topluluğu bilmem ki bu mülakatı izlediler veya izleyecekler mi?
Keşke izleseler de, şeref ve haysiyete dokundurmadan, gerçeklikden ayrılmadan eski bir dostun hatası ona nasıl ifade edilir, görselerdi.
Haber Başlıklarından Ufak Ufak
Sayın Bülent Arınç "Biz gidersek ekonomi çöker demiş" İnanamıyorum bu sözlere. Beraberinizde ne var ne yok, alıp götürecek misiniz diye sormazlar mı adama.
Yine Sayın Bülent Arınç Biz varsak siz de varsınız, biz yoksak siz de yoksunuz. demiş. Bu söze mukabil olarak çok sevdiğim bir dava adamının davası hakkında konuşurken sarf ettiği sözleri, burada yinelemek isterim; Ben olmazsam hiç bir şey olmaz diyenlere inat ben olmasam da olur, hem daha da iyi olur, diyorum
Bir gecede adliyede ve emniyette binlerce kişiyi ve kolluğu değiştirebilen bir erke sormak lazım; neden on üç yıldır ANAYASA yapamadınız?
Geçenlerde Başbakanımız, Chp İstanbul belediye başkan adayı Sayın Sarıgülün yolsuzluk belgelerini sayarken ağzından Bank Ekspres yerine Bank Asya ismi çıkıverdi. Banka yetkilileri Başbakanın ağzından bedava reklam için teşekkür sadedinde bir şeyler söylediler mi bilinmez lakin ben derim ki Dervişin fikri neyse zikri de o olurmuş.
Nihayi sözüm
Zaytung.com adlı siteyi bilen bilir, muhabirleri gerçek haberlerin suyunu çıkarır işte onlara güzel bir örnek: Başbakan açıkladı: Villaları oraya polis koydu.
Ahmet Alp Han