Konumuzun belki en baş köşesine oturması gerektiği için Kur'an'dan bir ayetle başlamak istiyorum:
"Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan Ne oluyor buna? der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir. (Zilzâl Sûresi: 1-5.)"
"Umumi afet ve belaların manevi sebebi; insanlığı gaflet uykusundan uyandırmak, dehşetli tuğyan ve inkarlarından vazgeçirmek ve tanımak istemedikleri Kâinat Sultanı'nı tanıttırmak içindir." diyor ve ekliyor yazar;
"Halbuki bu gibi büyük afet ve belaların zahiri sebepleri sadece bir bahane ve perdelerdir. O sebepleri tetikleyip harekete geçiren gerçek fail Allahın kudret elidir. Tüfeğin tetiğini çeken faili görmeyip, tüfeğin mekanizmasını inceleyerek onu muhakeme edip yargılayan bir hakim hem nadan hem de zalimdir. Maktulün yakınlarını çileden çıkartır. Tüfeği hapse atıp, tüfeğin gerçek failini serbest bırakmak nasıl bir inat ve nasıl bir ahmaklık ise, depremin oluşmasında sadece bir mekanizma olan fayın kırılmasını gerçek fail gösterip, onun arkasında asıl fail olan İlahi kudreti görmemek gerçekten bir garip bir inat, acayip bir ahmaklıktan başka bir şey değildir." (Sorularlaİslamiyet.com)
Bu satırları neden şimdi yazdığımı merak edenler için ifade etmeye çalışayım.
Fakirin büyük saygı ve hürmet duyduğu risale i nur müellifi Bediüzzaman Said Nursi (ks.), dünya üzerinde meydana gelen afet ve musibetlerin, dine ve dini hayata müdahaleden dolayı, Allah'ın (cc) bizlere bir uyarı olarak gönderdiğini belirtir. Hatta kendisi hayatta iken dine ve manevi yaşama yapılan saldırılarla, Anadolu'nun muhtelif yerlerinde meydana gelen ve yıkımla sonuçlanan depremlerin aynı zamanlara denk gelmelerini örneklerle verir. Bunlardan, belki de en önemlilerinden birisi de günümüzden 70 yıl önce olan ve 346 kişinin ölümüyle sonuçlanan Sakarya - Adapazarı depremidir (Kastamonu Lâhikası, s. 203-204). Bir somun ekmek için çabalayan milyonlara pasta yedirmeye çalışan yetkililer tiyatro, sinema ve bale çalışmaları için o zamanın imkânsızlıklarıyla devasa Halkevleri inşa etmişlerdi ki Sakarya depremi ve benzerleriyle sarsılıp ayıldılar.
Bu fakir, bir bilimadamı olmamam hasebiyle depremin, uzun uzadıya fenni açıklamasında bulunamaz ve söyleyeceği sözlerden dolayı yadırganabilir, fakat dört büyük kitabı, az çok okumuş insanların da kabul edeceği gibi daha önceki ümmetlerin başına da bunlar ve benzerlerinin daha umumileri gelmiş. Şimdi, biz o milletlerin, yaptıkları rezillikleriyle toprak altına girdiklerini bugün müzelerde sergilenen onlara ait eşyalardan anlayabiliyor ve gözlemleyebiliyoruz.
Söylemek istediklerimi toparlayacak olursam, bu günlerde de, iradi veya gayri iradi bazı siyasiler, bu neslin iyiliği için çalışan bir çok kurumu kapatma çalışması gündemde tutmaktalar. Doğuda ve batıda, eğitime muhtaç ama çaresiz ve devletin yeterince el uzatamadığı çocukların gözlerindeki iştiyakı görüp de, onlara yardıma koşan ve maalesef ki eğitimde oluşmuş olan derin eşitsizlik çukurunu biraz olsun kapatmak için çabalayan insanların ellerinden yardım araçları alınmaya çalışılıyor.
Buralarda, fedakarlık, diğergamlık ve yiğitlik destanları çıkarabileceğiniz her bir öğretmenin ve onların talebelerinin hakkını ve hukukunu gözetecek ve arayacak biri olacaktır elbet.
İşte burada, baştaki deprem ve ilahi ikaz meselesini açma sadedinde birkaç örnek vermeme müsaade edin.
Dershaneleri kapatma (diğer söylemle; dönüştürme) yeni başlamıştı ki güzel memleketimizde iki deprem haberi haberlere konu oldu. Sanki uyarı mahiyetinde olan bu iki depremlerin ilki 24 kasımda Bolu'da, 4.8 büyüklüğünde meydana geldi. Diğer yer sarsıntısı ise 28 kasımda Marmara Ereğli'sinde meydana geldi. İnşallah rutin sarsıntılardır. Ama "Abes iş işlemez Allah (cc)" sözünün tesiriyle bakılınca hiç bir şeyin sebepsiz ve başıboş olamayacağını düşünmeye başlayabilirsiniz sanırım.
Kimilerinin "tesadüftür" dediğini duyar gibiyim. Tesadüfe inanmayan birisi olarak tavsiyem hadiselere bir de "ilahi adalet" gözlüğüyle bakmanız olacaktır.
Meramımı anlattığımı umarak sözümü fazla uzatmıyorum. Son olarak "kapatma" gibi ehl-i imanın şevkini ve kardeşliğini kıracak eylemlerin devam etmemesini ve depremlerin ülkemizden uzak durmasını temenni ederim.
Ahmet Alp Khan
"Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan Ne oluyor buna? der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir. (Zilzâl Sûresi: 1-5.)"
"Umumi afet ve belaların manevi sebebi; insanlığı gaflet uykusundan uyandırmak, dehşetli tuğyan ve inkarlarından vazgeçirmek ve tanımak istemedikleri Kâinat Sultanı'nı tanıttırmak içindir." diyor ve ekliyor yazar;
"Halbuki bu gibi büyük afet ve belaların zahiri sebepleri sadece bir bahane ve perdelerdir. O sebepleri tetikleyip harekete geçiren gerçek fail Allahın kudret elidir. Tüfeğin tetiğini çeken faili görmeyip, tüfeğin mekanizmasını inceleyerek onu muhakeme edip yargılayan bir hakim hem nadan hem de zalimdir. Maktulün yakınlarını çileden çıkartır. Tüfeği hapse atıp, tüfeğin gerçek failini serbest bırakmak nasıl bir inat ve nasıl bir ahmaklık ise, depremin oluşmasında sadece bir mekanizma olan fayın kırılmasını gerçek fail gösterip, onun arkasında asıl fail olan İlahi kudreti görmemek gerçekten bir garip bir inat, acayip bir ahmaklıktan başka bir şey değildir." (Sorularlaİslamiyet.com)
Bu satırları neden şimdi yazdığımı merak edenler için ifade etmeye çalışayım.
Fakirin büyük saygı ve hürmet duyduğu risale i nur müellifi Bediüzzaman Said Nursi (ks.), dünya üzerinde meydana gelen afet ve musibetlerin, dine ve dini hayata müdahaleden dolayı, Allah'ın (cc) bizlere bir uyarı olarak gönderdiğini belirtir. Hatta kendisi hayatta iken dine ve manevi yaşama yapılan saldırılarla, Anadolu'nun muhtelif yerlerinde meydana gelen ve yıkımla sonuçlanan depremlerin aynı zamanlara denk gelmelerini örneklerle verir. Bunlardan, belki de en önemlilerinden birisi de günümüzden 70 yıl önce olan ve 346 kişinin ölümüyle sonuçlanan Sakarya - Adapazarı depremidir (Kastamonu Lâhikası, s. 203-204). Bir somun ekmek için çabalayan milyonlara pasta yedirmeye çalışan yetkililer tiyatro, sinema ve bale çalışmaları için o zamanın imkânsızlıklarıyla devasa Halkevleri inşa etmişlerdi ki Sakarya depremi ve benzerleriyle sarsılıp ayıldılar.
Bu fakir, bir bilimadamı olmamam hasebiyle depremin, uzun uzadıya fenni açıklamasında bulunamaz ve söyleyeceği sözlerden dolayı yadırganabilir, fakat dört büyük kitabı, az çok okumuş insanların da kabul edeceği gibi daha önceki ümmetlerin başına da bunlar ve benzerlerinin daha umumileri gelmiş. Şimdi, biz o milletlerin, yaptıkları rezillikleriyle toprak altına girdiklerini bugün müzelerde sergilenen onlara ait eşyalardan anlayabiliyor ve gözlemleyebiliyoruz.
Söylemek istediklerimi toparlayacak olursam, bu günlerde de, iradi veya gayri iradi bazı siyasiler, bu neslin iyiliği için çalışan bir çok kurumu kapatma çalışması gündemde tutmaktalar. Doğuda ve batıda, eğitime muhtaç ama çaresiz ve devletin yeterince el uzatamadığı çocukların gözlerindeki iştiyakı görüp de, onlara yardıma koşan ve maalesef ki eğitimde oluşmuş olan derin eşitsizlik çukurunu biraz olsun kapatmak için çabalayan insanların ellerinden yardım araçları alınmaya çalışılıyor.
Buralarda, fedakarlık, diğergamlık ve yiğitlik destanları çıkarabileceğiniz her bir öğretmenin ve onların talebelerinin hakkını ve hukukunu gözetecek ve arayacak biri olacaktır elbet.
İşte burada, baştaki deprem ve ilahi ikaz meselesini açma sadedinde birkaç örnek vermeme müsaade edin.
Dershaneleri kapatma (diğer söylemle; dönüştürme) yeni başlamıştı ki güzel memleketimizde iki deprem haberi haberlere konu oldu. Sanki uyarı mahiyetinde olan bu iki depremlerin ilki 24 kasımda Bolu'da, 4.8 büyüklüğünde meydana geldi. Diğer yer sarsıntısı ise 28 kasımda Marmara Ereğli'sinde meydana geldi. İnşallah rutin sarsıntılardır. Ama "Abes iş işlemez Allah (cc)" sözünün tesiriyle bakılınca hiç bir şeyin sebepsiz ve başıboş olamayacağını düşünmeye başlayabilirsiniz sanırım.
Kimilerinin "tesadüftür" dediğini duyar gibiyim. Tesadüfe inanmayan birisi olarak tavsiyem hadiselere bir de "ilahi adalet" gözlüğüyle bakmanız olacaktır.
Meramımı anlattığımı umarak sözümü fazla uzatmıyorum. Son olarak "kapatma" gibi ehl-i imanın şevkini ve kardeşliğini kıracak eylemlerin devam etmemesini ve depremlerin ülkemizden uzak durmasını temenni ederim.
Ahmet Alp Khan