bir de, geçmişe dönüp 6-0 ı hatırlayan 7-0 ı da unutmamıştır, hatırlatmaya gerek yok sanırım 
|
|
Galatasaray - Fenerbahçe Erken Finali
- Konbuyu başlatan peep
- Başlangıç tarihi
- Katılım
- 20 Mayıs 2007
- Mesajlar
- 6,382
- Reaction score
- 87
bahanemi ahahaha ?
bizim adamlar orta sahayı geçtigi gibi indirenler kart görmeyipte bize saçma sebeplerden dolayı kartlar vererek zaten sizin kazanmanıza yetti.
Cüneyt Çakır : 2 Fenerbahçe : 1
Bu takımla gurur duyuyoruz
- Katılım
- 20 Mayıs 2007
- Mesajlar
- 6,382
- Reaction score
- 87
Ah bir hakkınızla alsanız ayaktada alkışlarızda ...
Hakem kötü uönetti ona diyecek bi şey yok.
Ama FB'li oyuncularda her pozisyondan / Karttan sonra hakeme itiraz etti.
Sonuçta GS kazandı ve FB 25 yıllık hasretini gideremeyecek..
Ayrıca ben GS'nin Hakeme rüşvet falan verdiğini de düşünmüyorum; verilecek olsaydı Aziz verirdi
GS'de onun kadar zengin adam yok ne yazıkki
Ama FB'li oyuncularda her pozisyondan / Karttan sonra hakeme itiraz etti.
Sonuçta GS kazandı ve FB 25 yıllık hasretini gideremeyecek..
Ayrıca ben GS'nin Hakeme rüşvet falan verdiğini de düşünmüyorum; verilecek olsaydı Aziz verirdi
GS'de onun kadar zengin adam yok ne yazıkki
Ali Sami Yen Stad'inda bileğimizin gücüyle kazandığımız bir derbi maçı sonrasında hem rakibimizin hem de rakibimizin güdümündeki medyanın düştüğü durumu izlemek ibret vericidir.
Hakem Cüneyt Çakır'ın maçı katlettiği doğrudur. Ancak iş eğer kartlarla ölçülecekse Fenerbahçe aleyhine gösterdiği kırmızı kartlar belki de maç içinde yaptığı en doğru şeylerdir. Lugano'nun ilk sarı kartı aynı hakemin 0-4 luk Fenerbahçe maçımızda Saidou'yu oyundan attığı sarı karttan çok daha kartlık bir durumdur. Gözlük benzetmesini tartışmaya gerek bile yok. İkinci sarı kart'dan kırmızı kart haklıdır. O kartın sonrasında Cüneyt Çakır'ın üzerine gidilerek yapılan taciz derbinin stresini kaldıramayan hakemin psikolojisini iyice bozmuştur. Gökhan Gönül'ün ilk sarı kartını tartışmak gereksiz. İkinci sarı kartta ise kullanacağı top çizgide duruyorken, top toplayıcı çoçuğa eliyle birkaç kez "ver" demesi ve bunun üzerine çoçuğun topu verirken o topu değil yerdekini almaya kalkışması en hafif tabiriyle şark kurnazlığıdır ve bal gibi sarı karttır. Kırmızı kart haklıdır. Volkan'ın kırmızı kartına "haksızdır" diyecek bir aklıevvelin değil Türkiye sınırlarında bu evrenin oksijen soluyan herhangi bir yerinde olabileceğine ihtimal dahi veremiyoruz.
Peki ne yapmıştır Cüneyt Çakır?
Galatasaray'ın ceza sahası çevresinde olur olmaz her şeye faul çalarak tam 8 kere Alex'in pozisyon yaratmasına olanak vermistir. Lugano'nun atılması sırasında oyun 4 dakikadan çok daha fazla durduğu halde sadece 4 dakika uzatma göstermiş, Volkan Yaman kaleci ile karşı karşıya kaldığı anda eşi benzeri görülmemiş bir şekilde oyunu bitirmiştir. Lincoln ceza sahası içinde ayağı berbat zemine takılıp düştüğü halde sarı kart görmüş, bu sarı kart maç sonunda ikinci sarıya dönüştüğü için Galatasaray şampiyonluk yolundaki en önemli derby maçlarından birinde en önemli futbolcularının birinden mahrum bırakılmıştır. İlk yarının sonunda çevirmeni aracılığıyla hakem dörtlüsüne o pozisyonda hakemi yanıltmaya çalışmadığını, tam tersine zeminin azizliğine uğradığını açıklaması Lincoln'ün sadece futbolu düşündüğünün ve dürüst bir futbolcu olduğunun göstergesidir.
Lugano oyundan atıldıktan sonra hakeme saldırmış, yaklaşık 10 dakika sahadan çıkmamıştır. Çıkarken GS tribünlerine parmağını şakağına koyarak yaptığı hareketin Uruguay kültüründe ne anlama geldiğini bilemeyiz ama evrensel beden dili diye birşey varsa o hareketin anlamını kestirmek pek de zor değil. Hasan Şaş'ın İstanbul Büyükşehir BSpor maçı sonrası almış olduğu üç maçlık cezanın "Herkes için eşit adalet" şiarı çerçevesinde Lugano'ya verilip verilmeyeceğinin de takipçisi olacağız.
Tüm bunlara rağmen medyanın takindiğı tavrı ibret vericidir. Tum gece televizyonlarda basta Gökhan Gönül ve Volkan Demirel olmak üzere "aklama" yarışı başlatılmış, bu tavır en son bir kanalda "madem Lincoln'un tahrik amacı yoktu, ne arıyordu Fenerbahçe kalesinin içinde?" yorumu ile zirve yapmıştır. Bugun aynı tavır tüm gazetelerde sürmüş, ne Ali Aydın hatırlanmıştır ne de Cem Papila. Galatasaray taraftarının her sene çok daha fazlasına maruz bırakıldığı maç sonu eğlenceleri dahi meze yapılmış, "Fenerbahçe'ye eziyet" adı altında tekrar ısıtılıp sofraya konmuştur.
Yazılı ve görsel medyanın hiçbir köşesinde dünkü maça dair yapılan yorumların hiçbirinde 16 Şubat 2002 tarihinde oynanan Ali Aydın'ın yönettiği derbi maçına en küçük bir referansın dahi yer almamış olması dikkatlerimizden kaçmadı. Israrla ve titizlikle Ali Aydın ismi ve kırmızı kartların havada uçuştuğu o maç ile dün gece arasında ilinti kurulmasından kaçınılıyor. O maçtaki performansıyla Ali Aydın yerlere göklere sığdırılamamış, üst üste 2 kez yılın hakemi seçtirilmişti, oysa şimdi Cüneyt Çakır ipe çekiliyor. Her iki derbi maçını karşılaştıdığımızda ortaya çıkan tablo, her iki maçta da mağlup takıma gösterilen toplam kart sayısının aynı oluşu, ancak Fenerbahçeli futbolcuların bizim oyuncularımızın o maçta gödükleri 3 sarı, 4 kırmızı kart yerine 4 sarı, 3 kırmızı kart görmüş olmaları. O tarihte Galatasaray 8 oyuncuyla 14 dakika, 7 oyuncuyla 10 dakika oynamak zorunda kalmış, dün oynanan karşılaşmada ise Fenerbahçe 9 oyuncuyla 15 dakika, 8 oyuncuyla 2 dakika oynamak zorunda kaldılar. Buna rağmen o tarihte bizim başkanımız olan Mehmet Cansun maçtan sonra "hakem kararlarında haklıydı" demek olgunluğunu gösterebilmişti, Fenerbahçe'li yöneticilerin verdikleri demeçler ortada.
Güdümlü yazılı medyadan her iki derbi üzerine karşılaştırmalı yorumlar:
Gürcan Bilgiç
16 Şubat 2002, Milliyet
"Önce Emre’nin, sonrasında Batista ve Hasan Şaş’ın ve üç dakika geçmeden kaptan Bülent’in kırmızı kart görmeleri bir teslimin kağıda dökülmüş hali oldu. İlk yarıda takdir haklarını Galatasaray’dan yana kullanıp, eleştiri alan Ali Aydın’ın maç boyunca verdiği en doğru kararlar bunlardı."
27 Şubat 2008, Sabah
"Ama bu maçın sonrasında "Hak ettim" veya "Doğru yaptım" diyen varsa utanmalıdır. Cüneyt Çakır'ı ve kararlarıyla vardığı sonucun peşini bırakmayacağız."
Ömer Üründül
16 Şubat 2002, Milliyet
"Hakem Ali Aydın, mükemmel bir yönetim gösterdi. Son derece cesurdu. Büyük seyirci baskısına rağmen objektiflikten sapmadı. Gösterdiği 4 kırmızı kart da tartışılmayacak kadar doğruydu."
27 Şubat 2008, Sabah
"Hakem Cüneyt Çakır için sadece şunu söylemek istiyorum. Avrupa'daki zorluk derecesi yüksek bir maçı bu tarz yönetse hakemlik hayatı ebediyen biterdi."
Ercan Saatçi
16 Şubat 2002, Hürriyet
"Bu arada Erman Toroğlu'nun dediği çıktı. Hakem Ali Aydın cesurca kartlarını çıkardı. Ufak tefek hatalarına rağmen bence yüzyılın maçına yakışır bir yönetim sergiledi. G.Saraylı futbolculara kırmızı kart gösterdiğinden dolayı değil, cesaretinden dolayı kendisini kutlarım."
27 Şubat 2008, Hürriyet
"MAÇI anlatmak isterdim. Güzel bir hareketi, golü. İnanın çok isterdim. Ama elinizi vicdanınıza götürün. Dünkü maçın konuşalacak nesini bıraktı hakem. Kendi çaldı, kendi oynadı."
Can Bartu
16 Şubat 2002, Sabah
"Hakeme bayıldım."
27 Şubat 2008, Hürriyet
"Aslında bir derbide oyuncu atmak bu kadar da kolay değil."
Hepsine buradan AliSamiYen.net ailesi olarak Kızılay sodası gönderiyor, afiyet şeker olsun diyoruz.
Gelelim terbiye özürlü kaleci Volkan Demirel'e;
Yaptığı yetmiyormuş gibi bir de "Elin Brezilyalısı" diye konuşuyor olmasının FIFA'nın "Football Against Racism" kurallarına aykırı olması bir yana kendi takım arkadaşları ve hocasına da saygısızlık olduğunun idraki içinde olmaması, onun kendi kültürsüzlüğüdür şeklinde değerlendirilebilir. Ancak Türk futbol literatürüne "bu bir cinayet sebebidir" sözünü sokması sadece futbol oyunu sınırları içinde değerlendirilemez. Türkiye'de dizilerden etkilenip adam öldürenler varken böyle sözlerin fütursuzca sarfedilmesi sadece Türkiye Futbol camiasının değil, Türkiye Cumhuriyeti Savcılarının da meselesi olmalıdır. AliSamiYen.net olarak savcılarımızı göreve çağırıyoruz. Yeni kurulan Federasyon ve MHK üzerinde baskı kurup hakettikleri cezaları almamaya çalışan ezeli ve ebedi rakibimizin kurmaya çalıştığı oyunu görüyor ve yetkilileri uyarıyor, bu kültür yıkımının karşısında yapmaları gerekeni yapmaya davet ediyoruz. Yaklaşan seçim nedeniyle kendi içine kapanan, dikkatleri ve enerjisi dağılan yönetimimizi de bu süreçte sessiz kalmamaya, dikkatli olmaya ve etkin rol oynamaya çağırıyoruz.
Sözün özü, Galatasaray 27 Şubat akşamı Ali Sami Yen stadında anasının helal sütü gibi tertemiz bir galibiyet almıştır, çok sevinmiştir, sevinmeyi de haketmiştir. Bunu çekemeyen, hor gören, kara çalmaya çalışan herkes, her kurum Sarı ve Kırmızının cazibesi altında ezilmeye mahkumdur.
Bu haklı galibiyet tüm camiamıza hayırlı, uğurlu olsun. 32. Haftada görüşmek dileğiyle...
bunun üstüne yine de konuşursanız ne kadar boş konuştuğunuzu anlamış olucam.
Hakem Cüneyt Çakır'ın maçı katlettiği doğrudur. Ancak iş eğer kartlarla ölçülecekse Fenerbahçe aleyhine gösterdiği kırmızı kartlar belki de maç içinde yaptığı en doğru şeylerdir. Lugano'nun ilk sarı kartı aynı hakemin 0-4 luk Fenerbahçe maçımızda Saidou'yu oyundan attığı sarı karttan çok daha kartlık bir durumdur. Gözlük benzetmesini tartışmaya gerek bile yok. İkinci sarı kart'dan kırmızı kart haklıdır. O kartın sonrasında Cüneyt Çakır'ın üzerine gidilerek yapılan taciz derbinin stresini kaldıramayan hakemin psikolojisini iyice bozmuştur. Gökhan Gönül'ün ilk sarı kartını tartışmak gereksiz. İkinci sarı kartta ise kullanacağı top çizgide duruyorken, top toplayıcı çoçuğa eliyle birkaç kez "ver" demesi ve bunun üzerine çoçuğun topu verirken o topu değil yerdekini almaya kalkışması en hafif tabiriyle şark kurnazlığıdır ve bal gibi sarı karttır. Kırmızı kart haklıdır. Volkan'ın kırmızı kartına "haksızdır" diyecek bir aklıevvelin değil Türkiye sınırlarında bu evrenin oksijen soluyan herhangi bir yerinde olabileceğine ihtimal dahi veremiyoruz.
Peki ne yapmıştır Cüneyt Çakır?
Galatasaray'ın ceza sahası çevresinde olur olmaz her şeye faul çalarak tam 8 kere Alex'in pozisyon yaratmasına olanak vermistir. Lugano'nun atılması sırasında oyun 4 dakikadan çok daha fazla durduğu halde sadece 4 dakika uzatma göstermiş, Volkan Yaman kaleci ile karşı karşıya kaldığı anda eşi benzeri görülmemiş bir şekilde oyunu bitirmiştir. Lincoln ceza sahası içinde ayağı berbat zemine takılıp düştüğü halde sarı kart görmüş, bu sarı kart maç sonunda ikinci sarıya dönüştüğü için Galatasaray şampiyonluk yolundaki en önemli derby maçlarından birinde en önemli futbolcularının birinden mahrum bırakılmıştır. İlk yarının sonunda çevirmeni aracılığıyla hakem dörtlüsüne o pozisyonda hakemi yanıltmaya çalışmadığını, tam tersine zeminin azizliğine uğradığını açıklaması Lincoln'ün sadece futbolu düşündüğünün ve dürüst bir futbolcu olduğunun göstergesidir.
Lugano oyundan atıldıktan sonra hakeme saldırmış, yaklaşık 10 dakika sahadan çıkmamıştır. Çıkarken GS tribünlerine parmağını şakağına koyarak yaptığı hareketin Uruguay kültüründe ne anlama geldiğini bilemeyiz ama evrensel beden dili diye birşey varsa o hareketin anlamını kestirmek pek de zor değil. Hasan Şaş'ın İstanbul Büyükşehir BSpor maçı sonrası almış olduğu üç maçlık cezanın "Herkes için eşit adalet" şiarı çerçevesinde Lugano'ya verilip verilmeyeceğinin de takipçisi olacağız.
Tüm bunlara rağmen medyanın takindiğı tavrı ibret vericidir. Tum gece televizyonlarda basta Gökhan Gönül ve Volkan Demirel olmak üzere "aklama" yarışı başlatılmış, bu tavır en son bir kanalda "madem Lincoln'un tahrik amacı yoktu, ne arıyordu Fenerbahçe kalesinin içinde?" yorumu ile zirve yapmıştır. Bugun aynı tavır tüm gazetelerde sürmüş, ne Ali Aydın hatırlanmıştır ne de Cem Papila. Galatasaray taraftarının her sene çok daha fazlasına maruz bırakıldığı maç sonu eğlenceleri dahi meze yapılmış, "Fenerbahçe'ye eziyet" adı altında tekrar ısıtılıp sofraya konmuştur.
Yazılı ve görsel medyanın hiçbir köşesinde dünkü maça dair yapılan yorumların hiçbirinde 16 Şubat 2002 tarihinde oynanan Ali Aydın'ın yönettiği derbi maçına en küçük bir referansın dahi yer almamış olması dikkatlerimizden kaçmadı. Israrla ve titizlikle Ali Aydın ismi ve kırmızı kartların havada uçuştuğu o maç ile dün gece arasında ilinti kurulmasından kaçınılıyor. O maçtaki performansıyla Ali Aydın yerlere göklere sığdırılamamış, üst üste 2 kez yılın hakemi seçtirilmişti, oysa şimdi Cüneyt Çakır ipe çekiliyor. Her iki derbi maçını karşılaştıdığımızda ortaya çıkan tablo, her iki maçta da mağlup takıma gösterilen toplam kart sayısının aynı oluşu, ancak Fenerbahçeli futbolcuların bizim oyuncularımızın o maçta gödükleri 3 sarı, 4 kırmızı kart yerine 4 sarı, 3 kırmızı kart görmüş olmaları. O tarihte Galatasaray 8 oyuncuyla 14 dakika, 7 oyuncuyla 10 dakika oynamak zorunda kalmış, dün oynanan karşılaşmada ise Fenerbahçe 9 oyuncuyla 15 dakika, 8 oyuncuyla 2 dakika oynamak zorunda kaldılar. Buna rağmen o tarihte bizim başkanımız olan Mehmet Cansun maçtan sonra "hakem kararlarında haklıydı" demek olgunluğunu gösterebilmişti, Fenerbahçe'li yöneticilerin verdikleri demeçler ortada.
Güdümlü yazılı medyadan her iki derbi üzerine karşılaştırmalı yorumlar:
Gürcan Bilgiç
16 Şubat 2002, Milliyet
"Önce Emre’nin, sonrasında Batista ve Hasan Şaş’ın ve üç dakika geçmeden kaptan Bülent’in kırmızı kart görmeleri bir teslimin kağıda dökülmüş hali oldu. İlk yarıda takdir haklarını Galatasaray’dan yana kullanıp, eleştiri alan Ali Aydın’ın maç boyunca verdiği en doğru kararlar bunlardı."
27 Şubat 2008, Sabah
"Ama bu maçın sonrasında "Hak ettim" veya "Doğru yaptım" diyen varsa utanmalıdır. Cüneyt Çakır'ı ve kararlarıyla vardığı sonucun peşini bırakmayacağız."
Ömer Üründül
16 Şubat 2002, Milliyet
"Hakem Ali Aydın, mükemmel bir yönetim gösterdi. Son derece cesurdu. Büyük seyirci baskısına rağmen objektiflikten sapmadı. Gösterdiği 4 kırmızı kart da tartışılmayacak kadar doğruydu."
27 Şubat 2008, Sabah
"Hakem Cüneyt Çakır için sadece şunu söylemek istiyorum. Avrupa'daki zorluk derecesi yüksek bir maçı bu tarz yönetse hakemlik hayatı ebediyen biterdi."
Ercan Saatçi
16 Şubat 2002, Hürriyet
"Bu arada Erman Toroğlu'nun dediği çıktı. Hakem Ali Aydın cesurca kartlarını çıkardı. Ufak tefek hatalarına rağmen bence yüzyılın maçına yakışır bir yönetim sergiledi. G.Saraylı futbolculara kırmızı kart gösterdiğinden dolayı değil, cesaretinden dolayı kendisini kutlarım."
27 Şubat 2008, Hürriyet
"MAÇI anlatmak isterdim. Güzel bir hareketi, golü. İnanın çok isterdim. Ama elinizi vicdanınıza götürün. Dünkü maçın konuşalacak nesini bıraktı hakem. Kendi çaldı, kendi oynadı."
Can Bartu
16 Şubat 2002, Sabah
"Hakeme bayıldım."
27 Şubat 2008, Hürriyet
"Aslında bir derbide oyuncu atmak bu kadar da kolay değil."
Hepsine buradan AliSamiYen.net ailesi olarak Kızılay sodası gönderiyor, afiyet şeker olsun diyoruz.
Gelelim terbiye özürlü kaleci Volkan Demirel'e;
Yaptığı yetmiyormuş gibi bir de "Elin Brezilyalısı" diye konuşuyor olmasının FIFA'nın "Football Against Racism" kurallarına aykırı olması bir yana kendi takım arkadaşları ve hocasına da saygısızlık olduğunun idraki içinde olmaması, onun kendi kültürsüzlüğüdür şeklinde değerlendirilebilir. Ancak Türk futbol literatürüne "bu bir cinayet sebebidir" sözünü sokması sadece futbol oyunu sınırları içinde değerlendirilemez. Türkiye'de dizilerden etkilenip adam öldürenler varken böyle sözlerin fütursuzca sarfedilmesi sadece Türkiye Futbol camiasının değil, Türkiye Cumhuriyeti Savcılarının da meselesi olmalıdır. AliSamiYen.net olarak savcılarımızı göreve çağırıyoruz. Yeni kurulan Federasyon ve MHK üzerinde baskı kurup hakettikleri cezaları almamaya çalışan ezeli ve ebedi rakibimizin kurmaya çalıştığı oyunu görüyor ve yetkilileri uyarıyor, bu kültür yıkımının karşısında yapmaları gerekeni yapmaya davet ediyoruz. Yaklaşan seçim nedeniyle kendi içine kapanan, dikkatleri ve enerjisi dağılan yönetimimizi de bu süreçte sessiz kalmamaya, dikkatli olmaya ve etkin rol oynamaya çağırıyoruz.
Sözün özü, Galatasaray 27 Şubat akşamı Ali Sami Yen stadında anasının helal sütü gibi tertemiz bir galibiyet almıştır, çok sevinmiştir, sevinmeyi de haketmiştir. Bunu çekemeyen, hor gören, kara çalmaya çalışan herkes, her kurum Sarı ve Kırmızının cazibesi altında ezilmeye mahkumdur.
Bu haklı galibiyet tüm camiamıza hayırlı, uğurlu olsun. 32. Haftada görüşmek dileğiyle...
bunun üstüne yine de konuşursanız ne kadar boş konuştuğunuzu anlamış olucam.