Eskilerin "Anlaşılmayan bir çağda doğasın." diye bir bedduası vardır. Kimden beddua aldık bilemiyorum, fakat şu bir gerçek ki biz o çağın çocuklarıyız.
Kimse başkasını dinlemiyor. Sadece kendi sözünün dinlenmesini istiyor. Okulda ki öğrenci, evdeki karı-koca, meclisteki milletvekilleri... Herkes konuşuyor. Anlaşılan o ki farklı diller konuşuyoruz.
Kaç gündür televizyonlarda ve internette gözümüze sokulan "Gezi Parkı" tartışmaları birbirimizi dinlemediğimizden ve dinlenilmek istememizden kıvılcım buldu. Araya giren hükümet karşıtı siyasiler ve bir kısım örgütler de bu kıvılcımın yangına dönüşmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Enteresandır ki medeni devletlerde siyasiler mecliste çözüm ararlar, ya da aramaya çalışırlar. Bizde ise, meclisteki oylamalarda destek çıkıp sonra, meydanların sesinin ters istikamette olduğunu anlayınca, sırf hükümet muhalifliğinden çayıra, meydan muharebesine çıkıyorlar.
Türkiye bir hukuk devleti diye laflarımızı israf-ı kelam nevinden sağa sola savuracağımıza, hukuktan tavsiye almayı da akletmiyor kimse.
Daha da enteresan olan ise şu; meydandakiler ağaçlar kesilecek, yeşillikler yokolacak, AVM yapacaklar diye biber gazı soluyup dururlarken, belediye başkanı ve hükümet sözcüleri; AVM yapılmayacak, daha çok ağaç ekilecek, meydan daha da büyük, sadece yayaların gezebileceği bir alan olacak, diyor. Acaba hükümet sesini televizyon, radyo ve internetle çok duyuramıyor mu, yoksa meydan muharebesindekiler "Biraz heyecanın kimseye zararı olmaz" diyerek dinlemek mi istemiyorlar mı?
Cevabını sizin yüksek izanınıza bırakıyorum.
Ahmet Alp Altay edebliyat.blogspot.com
Kimse başkasını dinlemiyor. Sadece kendi sözünün dinlenmesini istiyor. Okulda ki öğrenci, evdeki karı-koca, meclisteki milletvekilleri... Herkes konuşuyor. Anlaşılan o ki farklı diller konuşuyoruz.
Kaç gündür televizyonlarda ve internette gözümüze sokulan "Gezi Parkı" tartışmaları birbirimizi dinlemediğimizden ve dinlenilmek istememizden kıvılcım buldu. Araya giren hükümet karşıtı siyasiler ve bir kısım örgütler de bu kıvılcımın yangına dönüşmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Enteresandır ki medeni devletlerde siyasiler mecliste çözüm ararlar, ya da aramaya çalışırlar. Bizde ise, meclisteki oylamalarda destek çıkıp sonra, meydanların sesinin ters istikamette olduğunu anlayınca, sırf hükümet muhalifliğinden çayıra, meydan muharebesine çıkıyorlar.
Türkiye bir hukuk devleti diye laflarımızı israf-ı kelam nevinden sağa sola savuracağımıza, hukuktan tavsiye almayı da akletmiyor kimse.
Daha da enteresan olan ise şu; meydandakiler ağaçlar kesilecek, yeşillikler yokolacak, AVM yapacaklar diye biber gazı soluyup dururlarken, belediye başkanı ve hükümet sözcüleri; AVM yapılmayacak, daha çok ağaç ekilecek, meydan daha da büyük, sadece yayaların gezebileceği bir alan olacak, diyor. Acaba hükümet sesini televizyon, radyo ve internetle çok duyuramıyor mu, yoksa meydan muharebesindekiler "Biraz heyecanın kimseye zararı olmaz" diyerek dinlemek mi istemiyorlar mı?
Cevabını sizin yüksek izanınıza bırakıyorum.
Ahmet Alp Altay edebliyat.blogspot.com