İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

Kürtajı Çare Olark Düşünenler İşte Katliam +18

winsock

0
İyinet Üyesi
Katılım
12 Kasım 2004
Mesajlar
827
Reaction score
0
kuzu koyunun karnina düstügü an dağda otu bitermis
 

Mywedding

1
İyinet Üyesi
Katılım
26 Eylül 2006
Mesajlar
5,893
Reaction score
96
Konum
www.odatv.com
merhaba arkadaşlar , saatlerdir izliyorum tartışmayı , sonuç yok .

olmaz tabii , burada kadınları ilgilendiren bir konuda , erkekler tartışıyor.
 

winsock

0
İyinet Üyesi
Katılım
12 Kasım 2004
Mesajlar
827
Reaction score
0
niye kadinlar cocugu tekbasina mi yapiyor ?
 

Mywedding

1
İyinet Üyesi
Katılım
26 Eylül 2006
Mesajlar
5,893
Reaction score
96
Konum
www.odatv.com
forumdaki erkekler bu konuda , duyarlılık gösteriyor , eminim hepiniz , mertsiniz.

ülkemizde kadına verilen yeri hepiniz biliyorsunuz , daha geçenlerde kadın bir hakime saldırıldı ve "evinde otur çocuk büyüt" dendi..

kadına böyle bakan bir toplulukta (istisnalar kaideyi değiştirmez) , kürtaj hakkında tabiki kadının fikri alınmayacaktır.

videoyu seyretmedim , seyretmemde (olumsuz şeylere bakmamayı yeğliyorum) , bence bu konuyu birde yakınlarımıza sormanın faydası var . en yakınımızdakiler , annemize , büyükannemize sorup , kürtajın hangi durumlarda gerekli olup olmadığını , onlarında fikrini alarak öğrenebiliriz.

hiçbir kadın durduk yerde kürtaj yapmaz , nedeni mutlaka vardır.

ben bir anneyim , 8 yaşında oğlum var..
 

windows

0
İyinet Üyesi
Katılım
19 Haziran 2006
Mesajlar
1,206
Reaction score
0
Diyanetten alıntı.
Döllenme gerçekleştikten sonra rahimde oluşan ceninin dış etki ve müdahale ile düşürülmesi, çok eski dönemler-den beri dinin, ahlâk ve hukukun tasvip etmediği ve önle-meye çalıştığı bir davranış olmakla birlikte çeşitli top-lumlarda sık sık karşılaşılan bir olgu olma niteliğini de hiçbir zaman yitirmemiştir. Nitekim Yahudilik’te çocuk düşürme yasaklandığı gibi buna sebebiyet veren kimse anne de olsa cezalandırılmıştır. Hıristiyanlık’ta da çocuk dü-şürme büyük günah kabul edilmiş ve bunu yapan kimse öte-den beri kilise geleneğinde cinayet işlemekle itham edil-miş ve ciddi bir tepki görmüştür.
İslâm’da da durum böyledir. İnsan hayatının korunma-sı, İslâm dininin beş temel ilke ve amacından biri oldu-ğu gibi insanın en şerefli varlık olduğu, insanın say-gınlığı ve dokunulmazlığı da İslâm’ın ısrarla üzerinde durduğu ana fikirlerden biridir. İnsanın yaşama hakkı, erkek spermi ile kadın yumurtasının birleştiği ve döl-lenmenin başladığı andan itibaren Allah tarafından ve-rilmiş temel bir hak olup artık bu safhadan itibaren anne baba da dahil hiçbir kimsenin bu hakka müdahale etmesine izin verilmemiştir. Çünkü cenin yaşama hakkını anne babasından değil, doğrudan yaratandan alır. Anne babanın başlangıçta çocuk sahibi olup olmamakta iradele-ri ve seçme hakları varsa da, gebeliği önleyici tedbir ve yöntemleri kullanmalarına dinen izin verilmişse de, artık gebelik teşekkül ettikten sonra doğacak çocuğun hayatına son verme hakları yoktur.
Kur’an’da çocuk düşürmeyle ilgili özel bir hüküm bulunmaz. Ancak âyet ve hadislerde yer alan genel pren-sipler ve özel hükümler anne karnındaki ceninin dinen meşrû sayılan haklı bir gerekçe olmadan düşürülmesine ve gebeliğe son verilmesine müsaade etmez. “Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin” (el-En‘âm 6/151; el-İsrâ 17/31) âyetinin dolaylı ifadesi, Hz. Peygamber’in kasten çocuk düşürmeyi cinayet olarak adlandırıp bunu işleyen veya sebep olanın maddî tazminat ödemesine hükmetmesi, rızık, kader ve tevekkülle ilgili dinî telkin ve emirler bir anlamda anne karnındaki çocuğun hayat hakkını da güvence altına almaya mâtuf emir ve tedbirlerdir. İnsa-nın cenin halinde iken dahi, yani döllenme-doğum arasın-daki safhasından itibaren -belirli kurallar çerçevesin-de- vücûb (hak) ehliyetine sahip olmasının anlamı budur. Bu itibarla İslâm hukukunda, tıbbî ve dinî bir zaruret bulunmadıkça anne karnındaki çocuğun düşürülmesi ve al-dırılması -anne baba tarafından yapılmış veya yaptırıl-mış olsa bile- cinayet (suç) olarak adlandırılıp haram sayılmıştır.
Çocuk düşürmenin genel ilke olarak dinî hükmü böyle olmakla birlikte, sperm ve yumurtanın hangi safhadan itibaren cenin sayılacağı ve dinen-hukuken koruma altına alınacağı, ceninin bulunduğu safhaya göre çocuk düşürme-nin cezasında, hatta günahında bir farklılığın olup ol-mayacağı İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Kur’an’da ceninin anne karnındaki yaratılış safhaların-dan bahsedilmekle birlikte (el-Mü’minûn 23/12-14) bu safhaların ruhun üflenişiyle bir ilgisinin olup olmadığı konusunda açıklama bulunmaz. Hz. Peygamber’in bir hadi-sinde anne karnındaki çocuğa 120. günden sonra ruh üfle-neceğinden söz edilir (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 6). Ruhun üflenmesinin ilk kırk günden sonra vuku bulduğuna işaret eden hadisler de vardır (Müslim, “Kader”, 2,4; Müsned, III, 397). Âyetin dolaylı ifadesi yanı sıra bu hadisler, bir de fakihlerin dönemlerinde cenin hakkındaki tıbbî bilgileri bu konuda farklı ölçü ve görüşlere sahip olma-larına zemin hazırlamıştır.
Aralarında bazı Hanefîler’in de bulunduğu bir grup İslâm hukukçusu 120 günden önceki, bazı Mâlikî ve Hanbelî fakihleri ise kırk günden önceki çocuk düşürme-leri, tam oluşmuş bir çocuk düşürme saymama eğilimindedirler. Ancak söz konusu hukukçuların böyle düşünmesi, ceninin anne karnında geçirdiği safhalar, döllenme ve çocuğun oluşumu konusunda, dönemlerinin tabii icabı ola-rak yeterli tıbbî ve teknik bilgiden yoksun olmalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü bu gruptaki hukukçular yukarıda zikredilen hadisten hareketle ceninin ancak 120 günden sonra canlılık kazandığı ve teşekkül ettiği, bundan önce ceninin cansız veya belirsiz bir halde ruh üflenmeyi beklediği kanaatindedirler. Bu belirsizlik, biraz da çocuk düşürmenin dinî hükmü açısından ruhun üflenmesin-den önceki dönemle sonraki dönem arasında ayırım yapma ihtiyacı, bu fakihleri birinci safha için mekruh, ikinci safha için haram hükmünü vermeye sevketmiştir. Diğer bir ifadeyle bu konuda toleranslı bir tavır sergileyenler, çocuk düşürmenin hükmünün ilk günlerden ruh üflenme vak-tine doğru gidildikçe mekruhtan harama doğru bir değişme göstereceği, ruh üflenme safhasından; yani kimilerine göre kırkıncı, kimilerine göre 120. günden itibaren de haram hükmü içine gireceği şeklinde bir açıklama getir-mişlerdir.
Ceninin canlılığının, mahiyetini hiçbir zaman bileme-yeceğimiz ruhun üflenmesiyle aynı şey olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Böyle bir iddia içermeksizin be-lirtmek gerekirse, günümüzde ulaşılan ayrıntılı tıbbî bilgiler ceninin döllenmeden itibaren ayrı bir canlılık ve bütünlük kazandığını, safha safha oluşum ve yaratılı-şının tamamlandığını, ilk birkaç haftadan itibaren or-ganlarının teşekkül ettiğini, hatta kalp atışlarının hissedildiğini ortaya koymaktadır. Böyle olunca ilk 120 gün içindeki çocuk düşürmeleri, cinayet ve günah olan çocuk düşürme fiilinin kapsamı dışında tutmak mümkün görünmemektedir. Nitekim İslâm hukukçularının çoğunluğu hangi safhada olursa olsun çocuk düşürmeyi câiz görmez-ler. Mezheplerde hâkim görüş de budur. Meselâ Gazzâlî, ilk dönemden itibaren çocuk düşürmenin câiz olmadığını ve cinayet olduğunu söyler.
Ruh üflendikten sonra çocuk düşürmenin veya aldırma-nın haram olduğunda ve bu davranışın cinayet telakki edileceğinde İslâm âlimleri görüş birliğindedir. Ancak annenin hayatını kurtarma gibi tıbbî ve kesin bir zaru-ret ortaya çıkmışsa o zaman anne karnındaki ceninin tıb-bî bir müdahale ile alınması câiz görülür. Fakat bu ko-nuda anne babanın karar vermesinden ziyade hazâkat ve uzmanlığına güvenilen tıp doktorlarının kararının esas alınması doğru olur.
Cenine karşı bir cinayet işlenmesi halinde gurre ta-bir edilen bir ceza-tazminat ödenir. Gurrenin miktarı-nın, sünnetteki tatbikat örneğinden (Ebû Dâvûd, “Dıyât”, 19; Tirmizî, “Dıyât”, 15) yola çıkarak beş deve, altın ve gümüşün o asırdaki değerine göre yaklaşık 212,5 gr. altın veya 1785 gr. (Hanefîler’e göre 1487,5 gr.) gümüş olduğu görülmektedir. Gurre ceninin mirası kabul edilir ve düşmesine sebep olan kimse hariç vârisleri arasında paylaştırılır. Gurrenin ödenmesi için çocuk düşürmenin kasten veya hata ile olması, anne veya baba tarafından işlenmesi farketmez. Şâfiî ve Hânbelî fakihleri gurre ile birlikte kefâret ödenmesini de gerekli görürler. Bu hükümler de İslâm’ın insan hayatına verdiği değerin açık bir göstergesidir.
Çağımızda zengin Batılı ülkelerin malî ve fikrî des-teğiyle başlatılan ve özellikle gelişmekte olan ülkeler-de yürütülen nüfus ve aile planlaması kampanyaları ve bu yöndeki yoğun propagandalar aileleri, özellikle de ka-dınları etkilemekte ve giderek çocuk aldırma (kürtaj) toplumumuzda yaygınlaşmaktadır. Fazla çocuk sahibi olma-yı kınayan çevre baskısı da istenmeyen gebeliklerde kür-tajı bir çözüm olarak algılamayı kolaylaştırmaktadır. Evlilik dışı ilişkilerin artması ve müsamaha görmeye başlaması da yine kürtajın yaygınlaşma sebeplerinden biridir. Batı ülkelerinde; toplumsal ve ahlâkî yapıdaki bozukluk kürtajın serbest bırakılması yönünde kampanya ve baskıları arttırıyorsa da toplumsal sağduyu ve kilise çevreleri bunun açık bir cinayet olduğunu, kürtajın ser-best bırakılmasının birçok sakınca taşımasının yanı sıra bir insanlık suçu sayılması gerektiğini açıkça ifade etmektedir.
Bu yönde yapılan propagandalar özgürlük, ülke kalkın-ması, dengeli gelir paylaşımı, mevcut çocukların daha iyi yetişmesi gibi iddialar içerse de kürtajın dinen ve ahlâken ağır bir cinayet ve suç olduğu açıktır. İslâm di-ni gebeliği önleyici tedbirler almayı hoşgörmüş ve eşle-rin diledikleri zaman ve sayıda çocuk sahibi olmalarına imkân vermiş, fakat başlamış bulunan gebeliği sona er-dirmeyi ve anne karnında teşekkül etmiş cenini imha et-meyi ise cinayet ve büyük günah saymıştır. Zira, başlan-gıçta da ifade edildiği gibi, hayat ve ölümü yaratan Allah’tır. Anne ve baba insan hayatı ve neslin devamı için sadece bir vasıtadır. İslâm’ın aldığı bütün tedbir-ler, yaptığı telkin ve teşvikler, netice itibariyle in-sanın hayatını ve saygınlığını koruma, dünya ve âhiret mutluluğunu temin etme amacına yöneliktir.
 

sata

0
İyinet Üyesi
Katılım
9 Şubat 2006
Mesajlar
219
Reaction score
0
forumdaki erkekler bu konuda , duyarlılık gösteriyor , eminim hepiniz , mertsiniz.

ülkemizde kadına verilen yeri hepiniz biliyorsunuz , daha geçenlerde kadın bir hakime saldırıldı ve "evinde otur çocuk büyüt" dendi..

kadına böyle bakan bir toplulukta (istisnalar kaideyi değiştirmez) , kürtaj hakkında tabiki kadının fikri alınmayacaktır.

videoyu seyretmedim , seyretmemde (olumsuz şeylere bakmamayı yeğliyorum) , bence bu konuyu birde yakınlarımıza sormanın faydası var . en yakınımızdakiler , annemize , büyükannemize sorup , kürtajın hangi durumlarda gerekli olup olmadığını , onlarında fikrini alarak öğrenebiliriz.

hiçbir kadın durduk yerde kürtaj yapmaz , nedeni mutlaka vardır.

ben bir anneyim , 8 yaşında oğlum var..

bence istisna olan o hakime o lafları sarfeden cahiller çünkü etrafımda kadına hakettiği değer ve saygıyı göstermeyen adam göremiyorum.

türk insanı için kadın her zaman hakettiği değeri görmüştür.

zaten bu konu bence sadece kadını ilgilendiren bir durum yok çünkü kürtaj için eşlerin ikisininde onayı alınması gerekiyor. (evli kadınlar için geçerli)

yani anne kadar babalarda sorumlu.

ne olursa olsun bir cana kıymak günahtır. bir çocuğu durumum kötü bakamam diye hayatına son vermek Allaha isyan ve cinayettir. şunu unutmayın rızık Allahtan gelir ne patronunuz nede bir başkası değil o çocuğunda rızkını Allah verir.

ahh o çocukları öldürmeseydinizde belki büyüdsüğünde annesinin babasının muhtaç olduğu anda onu elinden tutan olurdu. ama o anne babaki o eli büyümeden kırdı.

offof moralim çok bozuldu
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst