İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

Mehdi Resul Kimdir Ve islamı nasıl saptırıyorlar bakın

Mp3klip

0
İyinet Üyesi
Katılım
8 Ekim 2005
Mesajlar
0
Reaction score
0
TEBLİĞ
Mihr.com Efendi hz. iskender alimihr.
Arkadaşlarım bunu iyi okuyun hepiniz yükümlüsünüz dininizi ögrenmekle .günümüzdeki din adamları nasıl saptırdıgını görün .

Sizlere sesleniyorum bütün kademelerdeki din öğreticileri, İlâhiyat Fakültelerindeki Sayın Profesörler, Diyanet İşleri Teşkilatındaki Sayın üst seviye görevliler. Ve vaziyetin vahametinin farkındamısınız diye soruyorum.
İslâm kalesinden burçların koparıldığının, kapılarının, yok edildiğinin, kale duvarlarında rahneler açıldığının ne yazık ki farkında mısınız ?
Hiçbirinizi kınamıyorum ve suçlamıyorum.
Çünkü bütün insanlar sadece öğrendiklerini öğretebilirler. Sizlere neler öğretildiyse, sizler ancak onu öğretebilirsiniz.
Öyleyse hiç kimse, sizlere öğretilmeyen şeyleri, öğrenmediğiniz şeyleri, neden başkalarına öğretmiyorsunuz diye sizleri suçlayamaz.
Ama bu tebliği okuduğunuz zaman...
O zaman sorumluluğunuz başlıyor.
Eğer siz başkalarına dini öğretmekle vazifeli iseniz, göreviniz buysa sakın aşağıdaki Ayeti Kerimenin muhtevasındaki bu günün "küberası veya sadâtları" olmayın.
"Ve kaâlû Rabbenâ innâ eta'na sâdetenâ ve küberâenâ fe'edallûnessebiylâ." Ahzab-67
Ve derlerki muhakkakki biz sadatlarımıza ve büyüklerimize itaat ettik ve (Allah'ın) yolundan dâlalete saptık.
Rabbenâ âtihim dı'feyni minel'azâbi vel'anhüm lâ'nen kebiyrâ." Ahzab-68
Rabbimiz onlara azaptan 2 kat ver, ve onları büyük bir lânetle lanetle...
Büyükler, devlet ve hükümet erkânı, idareciler ve bürokratlardır ama ya sadâtlar? Onlar insanlara dini öğretmekle vazifeli olanlardır. Yani sizlersiniz Sayın din öğretmekle vazifeli olanlar...
Hiç biriniz böyle bir sorumluluk taşımıyordunuz.
Ama artık sorumluluğunuz olacak. Çünkü bunca insanın cehenneme gitmesine ancak sizler mani olabilirsiniz.
Sizlere ulaşmaya çok çalıştık...
Bütün üniversitelere müracaatta bulunduk. İslâm ın ne olduğunu anlatalım. Dinimizden neler koparıldığını gözler önüne serelim diye...
İlmî tekebbürünüz mü, yoksa sizi haklı gösterebilecek başka sebepler mi, bizim size ulaşmamızı reddettirdi sizlere...
Sadece 2 fakülte hariç. İzmir İlâhiyat Fakültesi ve Erzurum İlâhiyat Fakültesi... Allah onlardan razı olsun.
Bir de eski Diyanet İşleri Başkanı Sayın Yazıcıoğlu... Allah ondan da razı olsun.
Ey Diyanet İşleri Teşkilatındaki Sayın yetkililer:
Sayın Yazıcıoğlu'nun uygun gördüğü 3 gün süreli bir seminer verecektik de, bütün müftüler ve sizlere İslâmdan neler koparıldığını anlatacaktık. Buna mâni oldunuz. Acaba büyük bir vebâl yüklenmediniz mi?
Bununla kalmadınız ve bu semineri takip edecek olan 2 aylık seminere de mâni oldunuz.
Sayın Diyanet Vakfı Yetkilileri konferans salonunu bir defa hariç bize tahsis etmemeyi başardınız. Harika...
Ve Diyanet İşlerindeki Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Sayın İsmail ÖNER, hiçbir Kur'ân-ı Kerîm incelemesi yapmadan, "Risalet Nurları"nı bizim uydurduğumuzu ima etmişsiniz yazınızda. Ve orada yazılanların "Kur'ân-ı Kerîm'e ve İslâm dininin değişmez esaslarına, ve sünnete kesin olarak aykırı" olduğunu iddia etmek cesaretini göstermişsiniz. Tebrikler...
Peki şimdi her ifadenin Kur'ân-ı Kerîm Ayeti Kerimelerine mutlaka dayalı olduğunu ispat eden cevabımıza ne diyeceksiniz bakalım?...
Aziz , görüyorsunuzki Kur'ân-ı Kerîm sadece size öğretilen ayetlerden ibaret değil...
Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de yok edilmek istenen Allah'ın hakikatlerinin doğrusunu, hiçbir Kur'ân-ı Kerîm mealinde bulmak mümkün değil. Bugün Türkiyedeki Kur'ân-ı Kerîm mealleri 20'nin üzerindedir. Diyanet İşleri Başkanlığının Üst Seviyedeki Heyetlerine hazırlattığı Kur'ân-ı Kerîm meali de ayni şekilde hatalı.
Elbette ihanet değil. Çünkü ihanet bugünkü nesle ait değil. İhanet asırların damgasını taşıyor.
Biliyoruz ki sözkonusu heyetin yetkilileri de diğerleri gibi bize diyecek ki,
- Eski büyük alimlerin birçok Kur'ân-ı Kerîm tefsiri var. Biz her Ayeti Kerîme için onlardan en uygun gördüğümüz bir tanesini alırız. Onlara olan derin saygımızdan dolayı meali değiştiremeyiz.
Tıpkı Türkiye Gazetesinin cevabı gibi...
Türkiye Gazetesinin "Bir Bilene Soralım" sütununda bugüne kadar çok sayıda Kur'ân-ı Kerîme ters düşen bilgiler yayınlandı. Mektupla ikaz ettik olmadı. Adam gönderdik ve onlara tespit ettiğimiz bilgilerin yanlış olduğunu ispat ettik. Sonuç mu? Sonuç çok çarpıcı. Bize buyurdular ki;
- "Bu sorumluluk bize ait değildir. Biz hangi konuda bir şey yazarsak kaynak gösteririz. Kendiliğimizden yazmadığımız cihetle, sorumluluk bize ait değildir."
- Peki, Ayeti Kerîmeler şunlar şunlar olduğuna göre yazdığınız hususlar Kur'ân-ı Kerîme ters düşmüyor mu?
Ayeti Kerîmelerin arapçalarını inceleyip te doğru söylediğimiz anladıkları zaman diyorlar ki;
- "Bu konunun tartışmasına girmeyi, referans gösterdiğimiz büyük alimlere saygısızlık sayarız. Sizin muhatabınız biz değiliz, onlar."
- Peki, onlara olan saygınız sebebiyle sizden aldıkları yanlış bilgileri doğru zannedenlere verdiğiniz zarar ne olacak? Bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız ?
 

Mp3klip

0
İyinet Üyesi
Katılım
8 Ekim 2005
Mesajlar
0
Reaction score
0
Gelelim Diyanet İşleri Başkanlığına:
Yoksa, Diyanet İşleri Başkanlığı, bizim verdiğimiz mealler doğrudur. Allah ne söylemişse biz de onu yazmışızdır demek cesaretini gösterebilecek mi?
Eğer öyle ise pek çok misalden sadece birini alalım:
Rad sûresi 20 ve 21'inci Ayeti Kerîmeler;
"Elleziyne yûfûne bi'ahdillâhi ve lâ yenkudûnelmisâak velleziyne yasılûne mâ emerallahü bihi en yûsale ve yahşevne rabbehüm ve yehâfûne sûelhisâb"
Onlar Allah ile ahdlerini ifa ederler (yerine getirirler) Ve (Allah'a verdikleri) MİSAK'lerini bozmazlar (yerine getirirler.)
Ve onlar Allah'ın O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi (Ruhu) O'na (Allah'a) vasıl ederler (ulaştırırlar) Rablerine huşu duyarlar ve kötü hesaptan korkarlar.
Ayeti Kerîme'de Allah'ın söylediği kılıkılına aynen böyle değil mi? Bir itirazı olan var mı?
Bu Ayeti Kerîme, İnsan Ruhunun ölümden evvel Allah'a ulaşmasını Allah'ın emrettiğini ve böylece bunu üzerimize farz kıldığını gösteren çok önemli bir Ayeti Kerîme. Çünkü insanın cennet mutluluğunu yaşaması buna bağlı.
...Ve aşağıda göreceğiniz bütün Kur'an-ı Kerîm tefsirlerinde gerçek saptırılmış ve gizlenmiş durumda. Ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanlığının Tefsiri de aynı durumda...
İşte Ayeti Kerîme mealleri aşağıda sunulmaktadır:
1- Onlar Allah'ın Ahdini yerine getirirler, anlaşmayı bozmazlar. Rad-20
Onlar Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler. Rad-21
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
2- Onlar ki, Allah'u Tealâ'nın ahdine (emir ve farzına) vefa ederler (muhalefet etmezler) kendileriyle Allah'u Tealâ veya kul arasında verdikleri sözü hiçbirini bozmazlar.
Ve onlar ki, Allah'u Tealâ'nın vasledilmesini (riayet edilmesini) emrettiği şeyi vaslederler. Allah'u Tealâ'dan ürkerler (nehyedilen şeylerden sakınırlar ve) fena hesaptan korkarlar.
AYNTABİ MEHMED EFENDİ
3- Onlar ki Allah'ın ahdini yerine getirirler. Anlaşmayı bozmazlar.
Onlar ki Allah'ın, riayet edilmesini emrettiği hukuka riayet edenler, Rablerine saygı besleyenler ve hesabın kötülüğünden korkanlardır.
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR
4- Onlar ki, Allah'ın tevhid ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
Onlar ki Allah'ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar) Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar.
A. FİKRİ YAVUZ
5- O sağduyu sahipleri ki Allah'a verdikleri sözü yerine getirirler, anlaşma ve sözleşmeleri bozmazlar.
Onlar ki Allah'ın ulaştırıp (yerine getirilmesini) emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden derin bir saygı ile korkarlar ve hesabın kötüye gitmesinden endişe duyarlar.
TERCÜMAN
6- Onlar ki Allah'ın ahdini yerine getirirler ve anlaşmayı bozmazlar.
Ve onlar ki Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirirler. Rablerinden korkarlar ve kötü hesaptan ürkerler.
FİZİLAL-İL-KUR'AN-SEYİD KUTUP
7- Onlar ki, Allah'u Tealâ'nın ahdini yerine getirirler ve misaki bozmazlar.
Ve onlar ki Allah'u Tealâ'nın bitiştirilmesini emrettiği şeyi bitiştirirler ve Rablerinden haşyette bulunurlar ve fena hesaptan korkarlar.
ÖMER NASUHİ BİLMEN
8- Onlar ki Allah'ın ahdini yerine getirirler, misakı bozmazlar.
Onlar ki Allah'ın ulaştırılmasını (İdame ve riayet edilmesini) emrettiği şeyi ulaştırırlar. (Ona riayet ederler) Rablerinden korkarlar, (bilhassa) kötü hesaptan endişe ederler.
HASAN BASRİ ÇANTAY
9- Onlar ki Allah'ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
Onlar ki Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri birleştirirler. (akrabalık bağlarını devam ettirirler, mü'minlere iyilikte bulunurlar) Rablerinden korkarlar ve kötü hesaptan endişe ederler.
ABDULLAH AYDIN
10- (O akıl sahipleri ki) onlar Alah'ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.
Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten (akrabalık bağlarını koparmayıp onlara iyilik eden), Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.
HAZIRLAYANLAR: Bir Heyet (5 kişilik)
(SUUDÎ ARABİSTANDA BASILMIŞTIR)
11- Onlar (elestü) Bezminde Cenabı hak ile olan Ahdü misakı nakzetmeyip, Allah'ın ahdini yerine getirenler, o misakı bozmayanlar.
Allah'ın birleşmesini emrettiğini birleştirirler. Sılai Rah'me riayet ederler.
ŞEMSETTİN YEŞİL
12- Onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar.
Doç. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Görülüyor ki, bütün mealler İnsan Ruhunun Allah'a ulaşmasına dair olan Ayeti Kerîme'yi kuşa çevirmişler. Hiçbirisinde Allah'a ulaştırılacak bir şeyden bahsedilmiyor.
Allah'ın söylediklerine en yakın olan Yaşar Nuri ÖZTÜRK'ün meali. O da ulaştırılacak olan şeyin "bihi" = O'na (Allah'a) ulaştırılacağını kasitli olarak devre dışı bırakmış. Malûm ya bu takım "Allah'a değil vayhe teslim olunur" iddiasında...
Yunus sûresinin 45. Ayeti Kerîmesi Allah'a ölmeden evvel mülâki olmayı (ulaşmayı) tekzib edenlerin (yalanlayanların) hüsranda olduğunu (cehenneme gideceğini) ifade ediyor.
"Kad hasırelleziyne kezzebu bi likaillahi vema kânu muhtediyn" Yunus - 45
- Andolsun ki onlar Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhunu Allah'a ulaştırmayı) tekzib ederler, onlar (nefslerini) hüsrana düşürenlerdir. Onlar hidayete eremezler. (Allah'a dünya hayatında ruhlarını vâsıl edemezler.)
Ayeti Kerimenin gerçek meali bu.
Gelelim Kur’ân-ı Kerim tefsirlerine
1- ... Allah'ın karşısına çıkmayı yalan sayanlar kaybetmişlerdir. Zaten doğru yolda değillerdir.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
2- Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de, hidayet yolunu tutmamış olanlar muhakkak en büyük ziyana uğramışlardır.
ElmalıLı Muhammed Hamdi
3- Allah'u Tealâ'ya kavuşmayı (ba's ve cezayı) tekzip edip de doğru yolu tutmamış olanlar, gerçekten hüsrana düşmüşlerdir.
Anytabi Mehmet Efendi
4- Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip doğru yolu tutmamış olanlar, muhakkak ki en büyük ziyana uğramışlardır.
Abdullah Aydın
5- Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar cidden zarara uğramışlardır
Tercüman
6-. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar hem ziyana uğramışlar, hem doğru yolu bulamamışlardı.
Prof. Seyyid Kutub
7- Allah'ın karşılarına çıkacaklarını yalan sayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar muhakkak en büyük zarara uğramışlardır.
Hasan Basri Çantay
8- ... Allah'ın huzuruna çıkacaklarını, O'na kavuşacaklarını yalan sayıp (O'nun peygamberlerine, kitaplarına iltifat etmeyip) doğru yolu bulamamış olanlar muhakkak hüsrana düşmüş bulunacaklardır.
Füyüzat - Şemseddin Yeşil
9- ... Allah'u Tealâ'ya çıkacaklarını yalan sayanlar, muhakkak ki hüsrana uğramışlar. Ve doğru yola ermiş olmamışlardır.
Ömer Nasuhi Bilmen
10- ... Allah'ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edip de hidayet yolunu tutmamış olanlar, muhakkak en büyük ziyana uğramışlardır.
Fİkrİ Yavuz
11- ... (Ahirette) Allah ile karşılaşmayı yalanlayıp doğru yolu tutmamış olanlar gerçekten ziyana uğrayanlardır.
Hazırlıyanlar: Bir Heyet (5 kişilik)
(SUUDÎ ARABİSTANDA BASILMIŞTIR.)
Görüyorsunuz ki başta Diyanet İşleri Başkanlığınınki olmak üzere, bütün tefsirler Allah'a ruhun (ölmeden evvel) kavuşmasını, ölümden sonra insanın fizik vücudunun Allah'ın huzuruna çıkması olarak, veya ölümden sonra Allah'a kavuşmak olarak, ifade etmişler.
Oysaki mülâki olmak, hidayete ermekle birlikte kullanılmış ve her iki kavram da insan ruhunun ölmeden evvel Allah'a kavuşmasını ifade ediyor.
Kişi Allah'a ölümden evvel mülâki olmayı yalanlıyorsa, elbette hidayete eremez, yani ruhunu ölmeden Allah'a kavuşturamaz.
Sonuç olarak, bu kadar açık bir biçimde Allah'a ruhun ölümden evvel ulaşmasından bahseden Ayeti Kerîme'nin esas anlamı saptırılmış...
İşte Allah'ın ayetleri böyle örtülüyor...
Kur'ânı Kerîm boyunca temel kavramların nasıl değiştirildiğini ve yuvarlak laflara dönüştürüldüğünü, Ve Özellikle ALLAH'A İNSAN RUHU'NUN ÖLMEDEN EVVEL ULAŞMASI İLE İLGİLİ konulardaki ve diğer hayatî konulardaki bütün ayeti kerîmelerin asıl manâlarının nasıl gizlendiğini 100'lerce Ayeti Kerîmede tespit ettik. Burada ele aldığımız misaller sadece 2 tane.
Mealler kasıtlı bir şekilde hakikatleri örtmüş durumda.
Ve ortalıkta Sahabeyi, İslâm yapan hükümlerin hiçbiri kalmamış...
Bütün insanların mutluluğunu hedef alan İslâm artık mevcut değil. Yok edilmiş...
Kimler bu konuda sorumluluk duyuyorlarsa onlara sesleniyorum.
Üniversiteler, Diyanet İşleri Başkanlığı ve MİHR Vakfı ve sorumluluk duyan Allah'a dönük insanlar hepimiz bir araya gelip, Allah'ın söylediklerini (Ama sadece Allah'ın söylediklerini) esas alan yeni bir Kur'ân-ı Kerîm meali hazırlamalıyız. Bu bir zarurettir. İslâma mutlaka 14 asır evvelki, Kur'ân'daki İslâm hüviyeti kazandırmak mecburiyetindeyiz.
 

Mp3klip

0
İyinet Üyesi
Katılım
8 Ekim 2005
Mesajlar
0
Reaction score
0
Eğer sizler bu konuda bizimle bir araya gelmezseniz, ne kadar gayret ederseniz edin bunu gene başaramıyacağınızı biliyoruz. Sizler bilmiyor musunuz?
Bugüne kadar ne yaptınız? Yaptıklarınıza ve yapılanlara bir baksanıza...!
Tefsirlerin bir kısmı değil, hepsi, hepinizin yaptığı mealler hakikatleri gizler durumda... Çünkü sizler o hakikatlerden haberdar değilsiniz.
Bizimle uğraşmayı bırakın ve bizimle beraber olun. Çünkü bizden öğrenmek mecburiyetinde olduğunuz çok şey var.
Bilinizki sizlerin Kur'ân-ı Kerim dışındaki kitaplardan öğrendiğiniz bilgiler, ne sizi kurtarabilir, ne de bu bilgileri öğrettiğiniz kişileri...
..Ve Hz. Ömer Kur'ân-ı Kerim dışındaki bütün kitapları, defterleri toplatıp neden yaktırdı acaba...
Hanefi Mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri, Mürşidini bulup tabi olduktan sonra şöyle buyuruyor. "Eğer Numan Mürşidini bulamasaydı mahvolmuştu."
Şâfi Mezhebinin kurucusu İmam-ı Şâfi Hazretleri ise Şeybânı Rai ismindeki bir çoban Mürşide neden teslim oluyor acaba?
Acaba dünyadaki en büyük 2 mezhebin kurucusu neden sizler gibi düşünmüyor?
Sizlerin tâbî olduğunuz mezhepleri kurabilecek çapta olan bu büyük alimler acaba neden Mürşidlerine ulaşıp arif olmak, Velî olmak gereğini duydular ?
Sakın Mürşidin de İrşadın da farz olduğunu idrak etmiş olmasınlar...
Bir düşünün bakalım.
Yoksa sizler onlardan üstün müsünüz?
Sahabe, Peygamber Efendimiz SAV'den sonra, Hz. Ebubekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a, Hz. Ali'ye (Hülafai-Raşidine) tâbî olmadılar mı?
Tâbiin sahabeye, tebe tabiin tabiine tâbî olmadı mı?
Zamanımıza kadar zincirin halkalarında hiç bozukluk olmadan tabiiyet müessesesi devam etmedi mi?
Eğer tâbi olmayanlar dalalette ise. Dalâlette olanlar cehenneme gidecekse...
Eğer belirgin özelliği "Mürşide tabi olmak gereksizdir" şeklinde ifade edilebilecek olan bilgilerinizle, ne sizler, ne de onları öğrettiğiniz insanlar kurtulamıyacaksa...
O zaman bu büyük Vebali nasıl taşıyacaksınız?
Dualarımızla...
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst