Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107)
Âişe (ranha)’nın anlattığına göre Mekke’de ticâretle meşgul olan bir yahûdî, Rasûlullâh (sav)’in doğduğu gece, Allâh Rasûlü’nün dünyâyı teşrîfinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek:
“–Ey Kureyşliler! İçinizde bu gece çocuğu doğan var mı?” diye sormuştu.
“–Vallâhi bilmiyoruz!” denilmesi üzerine yahûdî:
“–Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi iyi belleyiniz! Bu gece âhir zaman ümmetinin peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır.” dedi.
Meclistekiler, yahûdînin söylediklerine hayret ederek dağıldılar. Evlerine varınca yahûdînin sözlerini âilelerine anlattılar. Bir kısmının âilesi:
“–Abdullâh’ın bir oğlu doğdu. O’na Muhammed ismini verdiler!” dedi. Bunun üzerine onlar yahûdînin evine gidip:
“–Mekke’de bir çocuk doğmuş, haberin var mı?” dediler. Yahûdî:
“–Ben size haber verdikten sonra mı yoksa önce mi?” diye sordu.
“–Önce doğmuş, ismi de Ahmed!” dediler.
İsteği üzerine onu Hz. Âmine’nin evine götürdüler. Hazret-i Âmine mübârek oğlunu onlara gösterdi. Yahûdî, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in sırtındaki nübüvvet mührünü görünce bayıldı. Ayıldığı zaman, kendisine:
“–Ne var, ne oldu?” dediler.
Yahûdî:
“–Vallâhi artık İsrâîloğulları’ndan peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Son peygamberin, İsrâîloğulları’nı öldüreceği ve din adamlarının îtibârını düşüreceği yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallâhi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete mâlik olacaksınız!” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177)