NAZİLER GAZETEYE NEDEN KAYYUM ATAMIŞTI? - Ahmet Alp HAN

ahze21

0
İyinet Üyesi
Katılım
26 Nisan 2008
Mesajlar
14
Reaction score
1
Bir "Yeni Türkiye" iddiası var ki tam evlere şenlik. Bu tabiri seslendiren Akp'li vekiller ve Sabık Başbakanımız ve yeni Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan neye mukabil ifade ediyorlar bilinmez ama 2015'in Yeni Türkiye'sinde bir televizyon kanalı, tatil gününde canlı yayın yaparken kayyum zoruyla, polislerin eliyle karartıldı, basılı yayını gazetelerinin baskısı durduruldu, yetmişten fazla, işini doğru yapmaktan başka suçu olmayan masum gazeteci işten atıldı.

Modern dünyanın neresindeyiz söylemesi oldukça zor ama Avrupa'da, bu tarz anti demokratik ve gasp görüntülere en son Nazi ve faşizm döneminde şahit olunmuş.

Tarih tekerrür eder derler. Doğru mu ne? Baş Diktatör de diyebileceğimiz meşhur zalim Hitler, İkinci Dünya Savaşı'nda (1940-1945) işgal ettiği bütün ülkelerde ilk olarak "Nazi rejimi" propaganda makinesini harekete geçirmek için subaylarıyla özgür medyayı sansürleyerek yerine yandaş bir medya oluşturmuştu. Norveç, Danimarka, Belçika ve Hollanda gibi işgal edilen ülkelerde ulusal gazete ve radyolara ya el konuldu ya da kepenkleri kapattırıldı.

Bu gibi çeşitli tehditlere ve türlü mezalime rağmen özgür basını hayatta tutmak adına birçok ülkede yüzlerce, Nazilerce ‘yasak' olarak tabir edilen gazete ve bildiri" yayınlandı. Örnek olarak Danimarka'yı ele alırsak, bu ülkede direniş hareketleri tarafından 400'den fazla ‘yasak' muhalif yayın basılmış. Kelle koltukta göze bu yayınları halka ulaştırmaya devam eden gazeteciler, Nazi Gestaposu tarafından ya infaz edildi ya da kamplarda hayatlarını kaybetti. Bütün bu işkencelere ve infazlara rağmen ifade özgürlüğüne gem vurmak isteyen Nazi rejimine karşı bir medya, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar devam etti.

İşte bu tür direnişler arasında en göze çarpan ve ses getiren örneklerinden biri Nazi işgali altında inleyen Belçika'da yaşandı. Naziler, rejimi destekleyen birçok propaganda yayını olmasına rağmen, o dönem 300 bin gibi oldukça yüksek bir tirajı olan "Le Soir" namındaki gazeteye el koymak isterler. İşgali sonrası günlerden bir gün Naziler, gururlu bir şekilde Le Soir'ı gasp eder ve işbirlikçi iki Belçikalıyı gazetenin başına oturturlar. Ne kadar aklınıza bugünden örnek gelecekse de söylemeliyim; ertesi gün aleyhte yayın yapan gazetenin sayfalarında bu kez, Hitler'i öven haberler boy göstermeye başlar.

Özgür ifadeler içeren yayınlar yasaklandığı için kamuoyuna, gizlice hazırlanan yasak bültenler ile durum anlatılmaya çalışılır. Sayısız neşriyat hazırlansa da ulaştırabildikleri kitle bir avuç insandandır.

Bir gün "Bağımsızlık Cephesi"nin yayınlardan sorumlu üyesi Marc Aubrion daha geniş bir kitleye ulaşmak için Naziler tarafından ‘çalınan' Le Soir'ın yerine sahte bir Le Soir nüshası yayınlamayı planını arkadaşlarına sunar. "Le Faux (sahte) Soir "olarak tarihe damga vuran bu çalışma, Almanların Birinci Dünya Harbi'ndeki hezimetinin 25. yıldönümü olan 11 Kasım'a denk gelecek şekilde de hazırlanır. Baskıcı bir dönemin şartlarında böyle bir teşebbüse cüret etmenin riski çok yüksek olmasına rağmen direnişçiler kısa zamanda gerekenleri hazırlarlar. ‘Gasp edilen' Le Soir'da çalışmakta olan bir kişi gazetenin baskı kalıplarını ele geçirir. Artık gazetenin mizanpajı ile görünüşte aynı bir gazete hazırlanmıştır bile. Nihayetinde sadece Gazetenin Le Soir'den önce bayilere ulaştırılması vardır önlerinde. Bunun için normal dağıtım ağı sabote edilir ve geciktirilir ve 9 Kasım 1943 tarihinde bayilere Le Soir yerine "Baş Diktatör Hitler" ile acımasızca dalgasını geçen Le ‘Faux' Soir gelir. 50 bin adet basılan gazetenin yaklaşık 5 bin adedi bayiler aracılığıyla, geri kalanı ise Belçika ve yurtdışında elden okurlara ulaşır.

O sabah gazeteyi eline alan okurların dikkatini ilk çeken ise gazetenin manşetidir. Birinci sayfaya bakıldığında üst köşede İttifak Kuvvetleri'ne ait bir uçağın bomba atarken resmi, altında ise Hitler'in gözleri melul melul koyun gibi bakan bir fotoğrafı ve “Ama ben böyle olsun istemedim ki!.” cümlesi yazılıdır. Durumu sonradan fark eden Gestapo, gazeteyi basan matbaa sahibi Ferdinand Wellens, baskı kalıplarını ele geçiren Théo Mullier ve Le Faux Soir'in yayın koordinatörü Marc Aubrion ve 15 kişiyi daha tutuklayarak Nazi kamplarına gönderir. Wellens ve Mullier, gönderildikleri kamptan hiçbir zaman geri dönemez.



Nihayi Kelam:

Bugünün Nihayi Kelamı bir vakitler gazetelerde yazarlık da yapmış olan çağın büyük düşünürü ve sarsılmaz bir iman sahibi Bediüzzaman said-i Nursi Hz.'lerinden gelsin. Şöyle diyor hazret:

"En ziyade muhtaç olduğum ve hayatımda en esaslı düstur olan, hürriyetimdir... Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam."



Ahmet Alp HAN
Globalhaber TV
Twitter: @AhmetAlpHANN
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Elektronik Sigara Cicisex Porno
Üst