İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

Retro Akımı ve Başbakana, Heyecanlandıran Mektup

ahze21

0
İyinet Üyesi
Katılım
26 Nisan 2008
Mesajlar
14
Reaction score
1
Modada 'Retro' diye tabir edilen ve pek çok insanı peşinden zevk alarak koşturan bir akım var. Eski giyim eşyası veya aksesuarların yeni bir tarzla ortaya konulduğu bu akım şu günlerde epey de rağbet görmekte.

Bu bağlamda şu içinde bulunduğumuz teknoloji çağına nispet edercesine, maillerin ve görüntülü konuşmaların değil de iki 'A4 kağıdı'nı ancak dolduran bir mektubun insanlarımızı, hatta dünyayı bu kadar heyecanlandıracağını hiç tahmin etmezdim doğrusu. "Retro" akımı teknolojiyi de etkilemiş sanırım.

Şaka bir yana ama neredeyse bir haftayı bu mektup üzerinden yorumladık. Halbuki bu 'mektup' öyle basit, üzerinde, yamuk yumuk yapıştırılmış pullar ve ön yüzünde gönderilen kişinin adı ve adresinin yazılı olduğu klasik mektuplardan çok ötedeydi.


Zarfını bile bir dedektif hassasiyetiyle çok dikkatli incelemek ve ona göre iddia ve tahminlerde bulunmak lazımdı. Nihayetinde bazı 'sazan' yazarlarımız gibi yüzme bilmeden balıklama atlamak ve sonrasında "dut yemiş bülbül gibi" susmak zorunda kalmak da vardı.


Sağolsunlar, kalemlerini sandal küreği zanneden yazarlarımız beni şaşırtmadılar ve muhterem başbakanımızın attığı zokayı hemencecik yuttular. Başbakanımız; "Elimde hizmet camiasından gelen ve henüz cevabını vermediğim bir mektup var." sözünü mübarek ağızlarından bir mukaddes "bakla" gibi çıkarıp önlerine, altından bir kaseyle sununca dünyalar onların oldu. Hemen teoriler ve iftiraları peş peşe döşendiler, sırça köşelerinde:


- Şu 'sulh mektubu'ndan sonra "Cemaatle ne alakası var?" sorusu da tedavülden kalkmıştır sanırım.
- Sıkışan cemaat artık sulh mektubu gönderiyor.
- Son dakika! Cemaat kendini tüketti.
- ...

Amma ve lakin, deniz geniş ve derindi. Zokayı yutmalarıyla dillerini de beraber yutmaları bir oldu. Daha sonra hem camia hem de muazzez başbakanımız tarafından demeçlerle mektubun muhatabının başbakan olmadığının anlaşılmasıyla zaten isteksiz yanan mumlarını, yatsı ezanı okunmadan evvel, tükürükledikleri parmaklarıyla söndürmek zorunda kaldılar.


Bir ara "Fethullah Gülen Hocaefendinin"in beddua ettiğini iddia edip, bakanlarımızın başını iyice sıkarak tahrik edip bir kızılca kıyamet ümit edenlere şunu ifade etmek isterim ki, en güzel beddua, halinizi de ortaya koyan, "Allahım! Falanca kişiyi, yalanı daha bir saat geçmeden tekzip edilip rezil olan gazetecilerin haline düşür." cümlesidir.


Mektubun içeriğine geri dönecek olursak, iddia edildiği gibi "pazarlık" mevzu olabilecek bir cümle içermiyor hatta ileri gidecek olursam "delikanlılık duruşu" sergileyen cümlelere haiz olduğunu müşahede ettim. Bu gibi cümlelere misaller verecek olursak şunlar olur sanırım:


- ... Zamanla içtimai hayat içinde birçok insanın hadiseye dahil olması neticesinde maalesef yer yer nezaket ölçülerinin dışına çıkan bir üslup ile çok çirkin söz ve karşılıklı isnatların gündemde olması hasebiyle bunun önüne geçilmesi gerektiği akl-ı selim sahiplerinin öncelikli bir zaruret olarak gördüğü bir husus.
- ... Kanunların belirlediği vazifeleri yine kanunlar çerçevesinde yerine getiren memurînin sırf belli bir yere nispet edilerek engellendiğini ve hatta süreçle hiçbir ilgisi olmadığı halde yine aynı nispete dayandırılarak tasfiyelerin (daha doğrusu kıyımların) yapıldığını üzüntüyle izlemekteyim.
- ...kıyıma tabi tutma konusunda biz sussak bile zannederim maşeri vicdan susmayacaktır.
- ... Bu ülkenin öz evladı, masum Anadolu insanlarının bir kısım kara listelere kaydedilmesine ve önlerinin kesilmesine matuf gayretlerin artık bütünüyle sona ermesi gerektiği kanaatindeyim.
- ...


Bu gibi sözlerin tercümesinin "Pazarlık" olduğunu ve "Eziklik" ifadeleri olduğunu bana çıkıp da aklı başında biri söyleyebilir. Aklı "ters"liklerde gezinen bazıları, sıkılmadan "Müslüman mahallesinde salyangoz" satabildikleri için bu ifadeleri yine de "hiç olmazsa birkaç kişiyi kandırabiliriz" düşüncesiyle sarf ettiler.


Beni en çok etkileyen hareket ise yine "Gülen" tarafından geldi. Sonuç da, elçi mahiyetinde gazeteciler ona gönderilmiş. İsteseydi, inat olsun deseydi, mektubu hiç başkalarına açmayarak, gizliden muhatabına gönderebilirdi. Ama alınmaları ve "arkamdan iş çeviriyorlar" zannına engel olabilmek adına, yine kendisi adım atıyor ve başbakana da iletilmesini rica ediyor.


Ne dersiniz muhterem ve aziz okurlarım? Büyük olan yine büyüklüğünü ortaya koymamış mı?
Ahmet Alp Han
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst