İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

Shadow Online MMORPG Oyunumuza Sponsor Aranıyor

Alper KICIRLI

0
İyinet Üyesi
Katılım
17 Ocak 2012
Mesajlar
24
Reaction score
0
logo.png



3-4 Aydır Üzerinde Çalıştığımız MMORPG Oyun Projesi
Oyun İlerledikçe Size Buradan Resim Ve Videolarla Bilgi Vericeğim. Şuan Oyunun Kod Kısmındayız Kodlar tamamlandığında Grafikler Düzenlenicek.(Resimdeki User Interface, modeller v.b Grafikler deneme içindir)
OyunEditörü : Unity 3D
Kullanılan Diller : C# ve Java Script
Oyunun Tahmini Çıkış Tarihi : 25.10.2013


Oyun Senaryosu
Dünya 2. Dünya savaşı ile ağır bir darbe aldı benliğine. Yeryüzüne ilk atom bombası düştü. İnsan aklının neler yapabileceği görüldü. Her şey burada kopuyor sanırım. İnsanların Tanrıya ya da Tanrılara (Artık siz hangisine inanaıyorsanız) kafa tutması, atom bombasından sonra şiddetlendi sanırım. Belki de bu yüzden Yaratıcı insanlara kızmış ve denizden o şeyi yükseltmiştir. Gökada...

İnsanlık 1945 yılına kadar o kadar meşguldü ki dünyanın kendilerine yaptığı onlarca uyarıyı göremedi. En nihayetinde, 1945 yılında bu meşguliyet son buldu. Her şey yavaş yavaş rayına oturmaya çalışırken insanlık için zerre umursanmayan bir şey oldu. Amerikadan havalanan bir uçak denizin üzerinde aniden kayboldu. Ne olduğu çözülemedi. Akabinde onları bulmaya giden onlarcası da kayboldu. Hiç kimse bunun bir ikaz olduğunu düşünmemiştir eminim. Ama emin olduğum şey başlarına gelecekleri farketmiş olsalar bile bizi makus talihimizden kurtaramayacak olmalarıdır.

Uçağın kaybolduğu yılı takiben 10 yıl durgunlukla geçti. Dünya üzerindeki tek farklılık Eski Dünya ile Yeni Dünya’yı birbirinden ayıran Büyük Okyanusun garipleşmeye başlamasıydı sanırım. Bu 10 yıla bir 5 yıl daha eklediğimizde insanlığın kaderini değiştiren şeyin başımıza geldiği tarihe ulaşırız.

1960 yılı muazzam bir sarsıntı, ve doğal afetler silsilesi ile silkinmeye başladı. İnsanlığın keşfettiği ve hatta henüz keşfetmediği tüm afetler dünyayı silkeliyordu sanki. Sarsıntı 6 saate yakın sürdü. Bittiğinde, insanlığın kıyameti başından savdığını düşündüğüne eminim. Ama yaşamaları gereken uzunca bir kıyamet senaryosu önlerine daha yeni konmuştu.

Eski Dünya ile Yeni Dünya arasında Büyük Okyanus’un tam ortasında bir ada belirmişti. İnsanlık ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. Kavramlar ise sadece kargaşaya dönüşüyordu. Bu kargaşa içinde de herkes bir şeyler söylüyor, düşüncelerini etrafa saçıyordu. İlk konuşanlar dinlerdi sanırım. Kimi din bunun şeytanın bir işi oldğundan bahsediyor, bir başkası ise cennetin dünyaya indirildiğinden yana görüş bildiriyordu. Bir başka din ise bunun ilahi bir mucize olduğuna dikkat çekiyordu. Bu dinlerin işleri böylece uzayıp gitti. En nihayetinde her dinin etkilediği insanlar olmuştu. İnsanların içine kıyamet korkuları salınmıştı. Bu sayede dünya yeni bir uğraş buldu. Nuh’un gemisi. Her devlet, her millet, Nuh’un gemilerinden yaptırmaya başladı. Tek istedikleri ölmemekti sanırım.
Bu sıralar insanlar adaya bir isim vermeye çalışıyordu. Derinbahçe denildi, Yüksek topraklar diye tarif edildi. Ama insanalar en çok Gökada demekten hoşlanırdı bu adaya. Yüce dağlar vardı adanın iç kısımlarında. Sonsuzluğa uzanan kıyıları vardı. Tek bir yeri hariç etrafındaki sular her zaman durgundu. O tek yerinde de muazzam bir girdap vardı bu indirilmiş cennetin. Öylesine yeşil bir adaydı ki diğer kıtalardan bile seçilebilirdi bu yeşillik. Kuraklığın hiçbir belirtisi yok gibiydi. Zaten bilim adamları burada yeni bitki ve hayvan türleri bulduklarından bahseden bir bildiri yayınlamışlardı. Tüm insanların gözü bu adadaydı. Derken garip bir şey oldu.
Adada bulunan yeni tür sadece bitkiler ve hayvanlardan ibaret değildi. Araştırmalar sırasında insana benzeyen başka bir tür daha keşfedildi. Gözlerini araladı ve insanlıkla karşılaştı. Korktuğu belli idi. Kim korkmaz ki karşısındaki belirsizlikten. Çok korktular, O korkunun verdiği bir saldırganlığa büründüler. Bu saldırganlık onlara adayı kazandırdı. İlk kan da bu sıralar döküldü sanırım. Neden döküldüğünü de anlamam zaten. Onlar mı döktü, yoksa biz mi onu da öğrenemedik hiçbir zaman. O sıralar öğrendiğimiz tek şey onların da bizim gibi akıl sahibi varlıklar olduklarıydı. Muhtemelen bizden de üstündüler zaten. O adayı oraya sokabilen bir canlı nasıl üstün olmasın?

Gerisini hatırlamıyorum. Sadece bir savaş hatırlıyorum. Sadece kısmi anlaşmalarla ve ateşkeslerle belli dönemlerde durdurulabilmiş bir savaş. Önce biz adaya hükmetmeye çalıştık. Başarılı olduğumuz pek söylenemez. Her ne kadar bizim gibi gözükseler de bizden daha güçlüydüler. Bizim sihir diyebileceğimiz şeyler yapabiliyorlardı. Bunu farkettikten hemen sonra da onlar bize saldırdı. Hem onlardan hem bizden onlarcası yok oldu. Belki hala hayret ettiğim o mucize gerçekleşmemiş olsa insanlık şu anda dünyada olmazdı. Bu yeni gelenlerin insanüstü yeteneği bize de bulaştı. Bizide onlar gibi yaptı. Zaten dünya üzerine denge getiren şey de bu oldu. İnsanlar bunu kullanarak onları kısmen geri püskürttü. En nihayetinde iki tarafta yorulmuştu. Anlaşmalar hep yorgun beyinlerden çıkar denilmesinin sebebini bu sıralar öğrendim. Bu beyinlerin anlaşma sağlamasını da yorgunluk sağladı.

Anlaşma gereği Amerika kıtalarının ikisi de bu yeni ırka bırakıldı. Asya ve avrupayı kapsayan yerler de insanlara... Ama adayı kimin alacağına hiç kimse karar veremedi. İki ırk ta orayı istiyordu. En nihayetinde mevcut anlaşma sürdürülüp ada konusu havada kaldı. İki ırk ta adayı istilaya başladı. Her ikisi de adanın birer parçasına egemen oldu. Kalan parçaları için savaşmaya başladı.

Ama ada sürekli değişiyor. Gelişiyor. Sürekli yeni toprak parçaları çıkıyor su yüzüne. İnsanlık bu yeni düzene alıştıktan 70 yıl sonra gölge belirdi. Adanın tam merkezinde göğe uzanan kapkara bir gölge dünyayı istila etti. Çok geniş değildi belki ama korkuları körüklemeye yetiyordu. İçinden ne ışık geçiyordu ne de başka bir şey. Etrafı da sarp kayalar ve doğal muhafızlarla kaplıydı zaten.

O günden beridir iki taraf birbirleriyle mücadele veriyor. Adanın hakimiyeti için mücadele ediyor. İkisi de gölge konusunda endişeli. Ama bir o kadar da meraklı. Ve her ırk kendi içinde çelişiyor. Kendi iç sorunları ile boğuşuyor.
Ada kendisini su yüzüne atalı tam yüz yıl geçti. Bu geçtiğimiz asır insanlığın en uzun asrıdır belki de. Aynı zamanda en kanlı asrı da...


IRKLAR VE SINIFLAR


Irklar:
İnsan: Dünyanın mevcut sahipleridir. Dünya üzerinde hak iddia etmelerinin pekçok sebebi vardır.Hatta dünyayı kirletmelerini bile buna kanıt olarak gösterirler. Asırlardır dünya üzerinde yaşayan tek akıllı varlıklardır. Her zaman tek olduklarını düşünmüşlerdir. Hiç bir zaman öyle olmamışlardır. Hiç bir ekstra güce ihtiyaçları yoktur beyinlerinden gayrı. Sahip oldukları şey en ölümcül silah olsada yeni dünya düzeninde daha fazlasına ihtiyaçları olduğunu bilirler. Arzuladıkları bu güce rastgele kavuşmuşlardır. Düşmüşlerle yapılan bir savaşta yaralanan bazı askerlerin iyileştiklerinde daha güçlü olduğu görülmüştür. Herkes aynı güce sahip değildir. İnsanlık ekstra farklı yeteneğe sahip olmuştur. Düşmandan gelen ender yararlardan birisidir. Şimdilik...


Düşmüşler: İsimlerinde dikkati çeken şey lanetli oldukları düşüncesidir. Hatta bazıları bunu gerçekten düşünür. Zaten kendi dillerinde onlara Galad denilir. İnsanlara da Trenz derler. Ama her şeyde olduğu gibi bunda da bir yanılgı söz konusudur. Dünyanın insanlardan hemen önceki sahipleridir bunlar. Genel görünüş itibari ile insanlara benzerler. Tek farklılık saçlarının yeşil-kırmızı oluşudur. Ve her birisinin renkli göze sahip olmasıdır. Yaşadıkları dünya düzeni ya da alıştıkları dünya insanlarınkinden çok daha zordur. İnsanların mitoloji dediği yaşamı sürmüş, imparatorluklar kurmuşlardır. Etraflarındaki yaratıklar çok tehlikeli, güçlü varlıklardır. Ama bu düzen düşmüşlere de bazı avantajlar vermiştir. Her düşmüş kanında bir hale ile doğar. Kanı koruyan bedeni muhafaza eden bir kalkan nisbetinde bir haledir bu. Kendi dünyaları için bir standart olsa da insanların dünyasında sahip oldukları şey önem kazanır. Her düşmüş kanında kibir, irfan, hile halesinden birisini barındırır.


Sınıflar:


Savaşçı,Muhafız,Gardiyan,Ölüm: Bunlar çağırıldakları isimlerden bazıları. Kandaki kibir halesinin bir canlıyı dönüştürebileceği yaşam tarzı. Savaşçılar kanlarında kibir halesi ile ölümcül birer makineye dönüşürler.


Büyücü,Akil,Sihirbaz,Bilge,İhtiyar(Bunun sebebi sahip oldukları kanın görmüş geçirmiş olduğuna inanılması): Çağırıldakları isimler bunlarla sınırlı değil. Kanında irfan halesine sahip olanların aldıkları isimler bunlar.
Okçu, Casus, Hafiye,Tezcanlı, Kartal-göz,Avcı: Sahip oldukları isimlerden bazıları. Kandaki hile halesinin bir yansıması bu canlılarda bulunur.

Haleler:


Kibir: İsmine bakıldığında saf kötülüğün kaynağı gibi gözükür ama kibir halesinin yaptığı bu değildir. Kibir kanın kaynamasını sağlayan şeydir. Düşmanın karşısında tek savunmanın cesaret olduğunu pompalar bireyin kalbine. Galip gelmenin tek yolunun kendi içincek ateş olduğuna inandırır kalbi. Kanda dolaşan hale savaş anında bireyi kibirli bir hale getirir ki akciğer nefes almaya devam edebilsin, kalp atmaya devam edebilsin. Savaş anında kibir sönerse savaşçı da söner.


İrfan: Bilgeliği simgeler. Pekçok büyücü bunu kullanmayı öğrenemeden gözlerini hayata kapar. Çünkü irfan yapısında Savaşçılardan daha çok kibir barındırır. Bu kibir büyücüyü yer bitirir. En sonunda ölümüne sebep olur. Ancak irfanı dozunda kullanmayı öğrenen bireyler hayatta kalabilir. İrfan her zaman bulunduğu kandan daha yaşlıdır. Diğer halelerin aksine irfan yığılarak aktarılır. Kendinden önceki tüm bilgiyi barındırarak sahibinin kanında hüküm sürer.
Hile: Hile her zaman kötü olacak diye bir kaide yok. Bir hileci kendisini saklamak amacıyla bu yola başvurur. Bu işin üstadlarının bu yeteneği doğayı taklit ederek mükemmel hale getirdiği savunulur. Doğa muhteşem bir hilekardır bu konuda. Hile halesine sahip birey kendisini savunmak için rakibinin gözünü boyamaktan çekinmez. Ortadan kaybolduğu zamanlarda da rakibini gafil avlama becerisiyle donatılmıştır. Bu yüzden yeryüzündeki en vahşi,en zaptedilemez avcı ve yırtıcı olarak kabul görür.


İlk Resimler
Yeni Arayüz Düzenleniyor

İtem Takıp Çıkarma Sistemi -1

İtem Takıp Çıkarma Sistemi -2

Skill -1

Skill -2

Ticaret Haritamız
9914.png



Shadow Online Map Çalışması
Not: Hiç Bir Online Oyunda 600km Kare bir map kullanılmamıştır taki biz yapana kadar.
İlk Çizim



Ölçeklendirme Çalışmaları







Zaman oldukça gelişmeleri paylaşıcam. Destekleriniz için aşağıdaki bağış butonundan istediğiniz miktarda katkıda bulunabilirsiniz.


Maddi kaynağı olan, reklamda v.s yardımcı olabilecek sponsor aranıyor.
Oyunumuz geniş çaplı olacak Türkiye ile sınırlı kalmayacak bu yükü kaldırabilecek birisi olması gereklidir.


Paypal Bağış
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst