Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye\’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) tanımlı GenelYönetim Dengesinde tarihi rekora imza attığını belirterek, “Genel Yönetim Açığının GSYH’ye oranı, 2012 yılında rekor bir performansla yüzde -0,28 olarak gerçekleşti” dedi.
Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, birçok ülke borç sıkıntısı içindeyken, Türkiye’nin söz konusu oranla, ulaşılması güç bir başarıya imza attığını söyledi.
IMF’nin öngördüğü kriterler çerçevesinde hesaplanan oranın son yıllarda giderek azaldığını anlatan Şimşek, “2010 yılında yüzde -2,92 ve 2011 yılında yüzde -0,80 olarak gerçekleşen Genel Yönetim Açığının GSYH’ye oranı, 2012 yılında rekor bir performansla yüzde -0,28 oldu.Eksi 4 milyar lira olarak hesaplanan Genel Yönetim Açığı, uluslararası platformda bizim için bir gurur vesilesi oldu” diye konuştu.
- 25 AB üye ülkesi geride kaldı
Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin mali bildirim tablolarına göre Eurostat tarafından açıklananGenel Yönetim Açığının GSYH’ye oranı AB üye ülkeleri ortalamasının yüzde -3,83 olarak gerçekleştiğine işaret eden Şimşek, Türkiye’nin ise bu ortalamanın 3,55 puan altında kalarak birbaşarı hikayesi yazdığını vurguladı.
Bakan Şimşek, Türkiye’nin 25 AB üye ülkesini geride bırakarak Almanya, İsveç ve Estonya’dan sonra en iyi performansa sahip ülke olduğunu kaydetti.
- “Türkiye, örnek gösterilen ülke oldu”
Elde edilen bu başarının temelinde, güven ve istikrara öncelik verme felsefesinin yattığına dikkati çeken Şimşek, şöyle konuştu:
“Mali disiplinden taviz vermeden ekonomik gelişmenin nasıl olabileceğini fiilen gösteren Türkiye; G20, AB ve OECD ülkeleri arasında örnek gösterilen ülke olmuştur. 2012 yılı IMF tanımlı GenelYönetim Dengesi performansımız, bu tespitin ne kadar yerinde olduğunu da teyit etmiştir. Bu rakamlar kredi notumuza yaptığı olumlu katkının yanında ülkemizin yatırım yapılabilirliği noktasındaki yargıyı da en güçlü şekilde vurgulamaktadır.”
- Genel Yönetim Mali İstatistikleri sistemi
Genel Yönetim Mali İstatistikleri sistemi, ülkelerin mali performansının ölçümünde dünyada en kabul gören üç sistemden biri olarak tanımlanıyor ve aynı zamanda kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelere not verirken kullandığı temel parametreler arasında yer alıyor. AB ve Birleşmiş Milletler tarafından kurgulanmış sistemlerle de entegre olan bu sistem, Maastricht açığı olarak tanımlanan hesaplamaya da karşılık geliyor.
Kaynak: