Mekân; lâ mekân, vakit; lâ vakit.
Semaları pervaz eden iki bulut çarpıyor gözlere
Biri denizler gibi masmavi,
Diğeri bembeyaz pamuğu andırıyor hâli.
Yeryüzü hayran ikisine,
Muhabbetleri hüsn-ü misal sevdalı gönüllere..
Süzülüyorlar dağların, ovaların üzerinden,
Temaşa ediyorlar âlemi gökyüzünden.
Her aşk sınanır, Hakikat samimiyetin derecesini görmek ister.
İbret aynası, tarihe bir pay verelim, der.
Bir gurub vakti, ufukta kapkara, şekilsiz bir bulut peyda olur.
Yönü belirsiz, gayesi bilinmez, ortada durur.
Bu geliş başka, bu geliş kara..
İki bulut uzakta, çevirirler yönlerini diğer bir cenaha.
Bir musibetten kaçmak, belki vakti ertelemektir,
Nihayet, merdane muhabere veya sefil gibi ezilmektir.
Kara bulut fark eder ceylan edasını bulutun,
Göz koyar ona uzaktan, kaybolur adı umudun.
Göstere göstere yanaşır, girer aralarına,
Sarmalar bulutu kapkara kollarıyla
Beyaz bulut uzatır nazenin elini mavi buluta, biçare
Hani, der göster, bul bir çare.
Mavi bulutun hassas ruhu depremlere düçar,
Yârinin hâli yıkar edebini, yardıma koşar..
Kara bulut ve mavi bulut girerler sonu bilinmez bir muhabereye
Yeryüzü halkı koşar seyretmeye âli bir sahneye..
Ederken gök gürültüleri kulakları sağır,
Çakan şimşekler, düşen yıldırımlar gözleri kör etmeye çalışır.
Çalkalanırken bir depremle yeryüzü
Ona eşlik eder kıyamet sahnesiyle gökyüzü
Bir ara ses kesilir, depremler diner,
Bu hâl sükûta erer, kara bulutu göremez olur meraklı gözler.
Bütün çayırlar, ovalar sevinçle hemhâl
Fakat beyaz bulutta anlaşılmaz garip bir hâl.
Almış olduğu yaralar mavi bulutu artık burada tutmaz,
Göçer gider gözü yaşlı, bu âlemde artık durmaz.
Beyaz bulutun hüznü titretir gözyaşlarını, salar kendini bi haber,
Ve ağlar o gün bugün bütün bir âlem onunla beraber
Ahmet Alp Altay
Semaları pervaz eden iki bulut çarpıyor gözlere
Biri denizler gibi masmavi,
Diğeri bembeyaz pamuğu andırıyor hâli.
Yeryüzü hayran ikisine,
Muhabbetleri hüsn-ü misal sevdalı gönüllere..
Süzülüyorlar dağların, ovaların üzerinden,
Temaşa ediyorlar âlemi gökyüzünden.
Her aşk sınanır, Hakikat samimiyetin derecesini görmek ister.
İbret aynası, tarihe bir pay verelim, der.
Bir gurub vakti, ufukta kapkara, şekilsiz bir bulut peyda olur.
Yönü belirsiz, gayesi bilinmez, ortada durur.
Bu geliş başka, bu geliş kara..
İki bulut uzakta, çevirirler yönlerini diğer bir cenaha.
Bir musibetten kaçmak, belki vakti ertelemektir,
Nihayet, merdane muhabere veya sefil gibi ezilmektir.
Kara bulut fark eder ceylan edasını bulutun,
Göz koyar ona uzaktan, kaybolur adı umudun.
Göstere göstere yanaşır, girer aralarına,
Sarmalar bulutu kapkara kollarıyla
Beyaz bulut uzatır nazenin elini mavi buluta, biçare
Hani, der göster, bul bir çare.
Mavi bulutun hassas ruhu depremlere düçar,
Yârinin hâli yıkar edebini, yardıma koşar..
Kara bulut ve mavi bulut girerler sonu bilinmez bir muhabereye
Yeryüzü halkı koşar seyretmeye âli bir sahneye..
Ederken gök gürültüleri kulakları sağır,
Çakan şimşekler, düşen yıldırımlar gözleri kör etmeye çalışır.
Çalkalanırken bir depremle yeryüzü
Ona eşlik eder kıyamet sahnesiyle gökyüzü
Bir ara ses kesilir, depremler diner,
Bu hâl sükûta erer, kara bulutu göremez olur meraklı gözler.
Bütün çayırlar, ovalar sevinçle hemhâl
Fakat beyaz bulutta anlaşılmaz garip bir hâl.
Almış olduğu yaralar mavi bulutu artık burada tutmaz,
Göçer gider gözü yaşlı, bu âlemde artık durmaz.
Beyaz bulutun hüznü titretir gözyaşlarını, salar kendini bi haber,
Ve ağlar o gün bugün bütün bir âlem onunla beraber
Ahmet Alp Altay