İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

Ahmet Alp Han Yazdı - Üst Düzey Bir Hizmet Yetkilisinden Sitem Dolu Me

ahze21

0
İyinet Üyesi
Katılım
26 Nisan 2008
Mesajlar
14
Reaction score
1
“Sosyal medya” ya da nam-ı diğer “sanal alem”de en değerli varlığımı yani vaktimi çok geçirdiğimi düşünüyorum. Bunun getirileri olduğu gibi, sosyal hayattan kopardığı için, götürüleri de olmuyor değil. Lakin sadece yüz kırk karakterle bir fikri anlatmaya zorlaması açısından bakınca, uzun hava çekmeye alışkın bu fakir kardeşiniz gibi bir çok insanın edebi yönünü geliştirdiğine de inanıyorum.
2014 yılının başı itibariyle yurdumuzda çok da güzel şeyler yaşanmadığı aşikar. Başıbozuk bir kaldırım mühendisinin bir diğeriyle kafa kafaya verip sanal alem de cirit attıkları bu dönemde yalan, iftira ve gıybet kol geziyor.
İşin en enteresan yanı ise mümin olup hakikati anlattığını iddia eden bazı zevatların, bu günlerde eli yüzü çamur içindeki çamurcularla, bilinçsizce iş birliği içine girmeleri.
Siz, muhterem okurlarımın mevzunun ne olduğunu anladığını varsayarak ve lafı fazla uzatmayarak bir kardeşimizin e-postama bırakmış olduğu, keskin bıçak gibi kesen ama bir o kadar da naif serzenişini siz gönül dostlarımla da paylaşmak istedim. Buyrun beraber okuyalım…
...."Dertli gönül dili söyletirmiş" kardeşim. Aslına bakarsan burada, sitem dolu bu kelimeleri yazıya dökmek istemezdim. Fakat yalnızlığımız ve vefasızlığın bizi bu dile iteliyor.

Ey dünyadaki mezalime karşı kılımızı kıpırdatmadığımızı iddia eden Müslüman kardeşlerimiz! Keşke ifade etmeye çalışacaklarımızı, her gün izlediğin magazin programlarının içinde geçen "Şok,Şok..." yazılarını okuduğun gibi ilgisiz ve lakayt bir şekilde okumayıp, bizi gerçekten duysan. Suçlamadan çok, inan ne kadar da muhtacız birbirimizi dinlemeye. Hazırsan başlayalım. Dinle..

Bilir misin bilinmez ama sen bizi her kınadığında biz bir yerlerde şu zamanın problemlerine ve mezalimliklere çözüm yolları aramak ve üretmek için iştişarelerdeydik. Belki dünyada veya bu feza içinde en mübarek meşguliyet olan "insan yetiştirme" çilesini çekmekteydik. İnsani değerlerin ayaklar altında bir sandalet zannedildiği coğrafyalarda onu bir iki gönüle, gerçekten ait oldukları yere inşa etme derdindeydik. Hele ki, İslami ahlakın, bir gönülde tutuştuğunu gördüğümüzde görmeliydin bizim sevincimizi.

Bizi yaratan Allah'ın ve hizmetimizin aşkıyla dolu şu kalbimiz sana dargın ve kırgın. Arkamızdan az dil döküp de "Türkiye bitti, kendi milletiniz bitti de mi oralara gidiyorsunuz?" demedin. Ama daha dün o ifadeler senden sudur olmamışcasına bugün, iş işten geçmiş olmasına rağmen, Bangladeş'te haince idam edilen Abdulkadir Molla ve benzerleri için televizyon kanallarında ve sosyal medyada bizi suçluyorsun. İslamın zeki bir mahdumu olan Mısır'da darbe olduğunda Türkiye'den yazılı ve görüntülü tepkiler gösteriyorsun ama oraya giden ve bir şeyler yapmaya çalışan bizleri, yargılayarak kahrediyorsun.

Bizi en çok yaralayan ise, "Siyah İnci"lerin toprağı olan Afrika"ya giden uçağa bilet aldığımızda seni yanımızda görememekti. Binlerce kuyunun açılışındaki o minik, kapkara simalardaki neşeyi görüp de sevinçten ağlayan çehreni müşahede edemedik ama dualarınla yanımızda olduğun hüsn-ü zannında bulunduk.

Peki ya, eski demir perde ülkeleri veya bizim kardeşlerimizin toprakları olan "Orta Asya"ya gittiğimizde neredeydin? İmdatlarına, Amerika ve Avrupa ve İsrail'den önce neden bizim gibi koşmadın? İşinin yoğunluğu muydu buna sebep yoksa evladü iyal sevgin mi?

Afganistan'da iç savaş yüzünden bir günde yüzlerce çocuk ölürken biz de bebelerimizi gömdük "Mevlana'nın (ks.) doğduğu topraklara. Dönemezdik Anadolu'muza, bırakamazdık ya Müslüman kardeşlerimizi yalnız. Peki, sen, Müslüman kardeşim dediğim, sen bizi nasıl yalnız bıraktın?

Nam-ı Celili Muhammedi'yi dünyanın dört bir yanına yaymak için uğraş verirken ve Allah rızası arayışı içerisinde; Afrika'da sıtmaya yakalanıp ölürken, Orta Asya'da yiyecek ekmek bulamazken, Afganistan'da başımıza serseri mermiler ve bombalar yağarken, Sibirya'nın -50 derecesinde sağlığımızı ve çocuğumuzu kaybederken ve o masumun cenaze namazında neredeydin kardeşim. Sahi söylesene, neredeydin?

Biz söyleyelim mi; sen bizi kınayıp, yerden yere vurduğun her anında biz seni, hep sıcak yuvanda, yanan bir sobanın yanı başındaki çalışma masanın üstüne yerleştirdiğin bilgisayarının klavyesine sert darbeler indirirken bulduk."
İşte böyleyken böyle. Başka söze ne hacet diyerek sizi efkarınızla başbaşa bırakmak istiyorum.

Ahmet Alp Han
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst