Dershane konusundaki bu keşmekeşi Başbakan Erdoğan'ın çözeceğini düşünüyordum. Niye mi? Diğer başka konularda olduğu gibi halkın dershane mevzuundaki endişelerini dikkate alan biri o, çünkü. Hatırlayalım; ağustosta Türkmenistan seyahatinden dönerken gazetecilere hitaben "anadilde eğitimin özel okullarda bile olsa ülkeyi böleceğini ve seçim barajının düşürülmeyeceği"ni kesin bir dille ifade etmişti ama bir buçuk ay sonra itiraz ve talepleri göz önüne alınca Başbakan, her iki konuyu da Demokratikleşme Paketi kapsamına aldı. Bu kadar kısa sürede ortaya koyduğu tavır değişikliğini makul ve mantıklı gerekçelerle halka izah etmişti.
Başbakan Erdoğan'ın en bariz vasıflarından bir tanesi konuşulup tartışılmasını istediği bir konuyu yurt dışı seyahatine çıkmadan tohum saçar gibi medyaya saçması ve sonra geriye çekilip izlemesidir sanırım. Mevzu içinden çıkılamaz bir hale geldiğindeyse yine kamera karşısına geçerek; ya fikrinde sabit olduğunu veyahut da meselenin uygun olmadığını söylemek oluyor.
Yine böyle bir durumla karşı karşıya olduğumu farz ederken Başbakan Erdoğan beni (belki milyonları) yanılttı. Bugün ağzından çıkan kelimeleri dinlerken, özellikle medyada çıkan haberlerin kendisini kırdığını söylediği anlarda, ülkemizin doğusunda ve batısında dershanelerde eğitim -yalnız eğitim değil terbiye de- gören gençlerin istikballerini düşününce yüreğim paramparça oldu.
Herkesin de bildiği gibi, hatadan dönmek yiğitlik ister. Başbakanımız, sabit kadem oldukları bu mevzuuda yanılmış veya yanıltılmış olduklarını anlasalardı eminim ki halkın beklentilerine yanıt verecekti. Bu demek oluyor ki "Dershanelerin dönüşümü" konusunda hatalı olduklarını düşünmüyorlar.
Halbuki, bugün Hocaefendi bir yakının twitteri aracılığıyla Cumhurbaşkanımıza şöyle bir mesaj gönderdi: "Bu müesseseler milletin eseri; yeter ki millete hizmet etsin ama kapanmasın, heder olmasın. Allah'ın lütfettiği bu kurumları kim yönetirse yönetsin ama millete hizmet etmeye devam etsin"
Allah biliyor ki, 'biz idare edelim" hırsımız yok; muradımız hizmetlerin garazlara kurban edilmemesi."
Yıllarını, hayatlarını ve evlad-ü iyallerini bu milletin çocuklarının eğitimine adamış olan bir cemaati ve onun başındaki, kendilerinin de saygı duyduğunu söyledikleri kişiyi biraz olsun dinlemek ve empati yapmaya çalışmak gerekmez miydi? Ahde vefa bunu icap ettirmez mi?
Camianın hassas olduğu noktaları dikkatli okumak şart: Onlar 12 Eylül ve 28 Şubat yönetiminin bile yapmadığı kapatma ve yasaklamayı şu zamana kadar dost saydığı ve bütün demokratik adımlarına (referandum, anayasa, vs.) destek verdiği AK Partiye yakıştıramıyor.
Parti tabanı da, hatta vekillerinden bakanlarına kadar, dershane kapatma konusundaki usul ve üslubu tasvip etmiyor. Mesela AK Parti Milletvekili Hakan Şükür "Aslolan tüm öğrencilerimiz için en güzelini istemek. Dershaneler konusunda kamuoyunun talepleri karşısında yeni bir gözden geçirme olacaktır." diye daha geçenlerde başbakana twitterda mesaj gönderdi.
Memleketin bütün meseleleri bitti de bu mu kaldı? diyen sokaktaki vatandaş (özellikle de muhafazakâr kesim) makul bir gerekçeyle birlikte ikna edilmek istiyor. Kapatma yönünde yapılan açıklamalar ve vesileler inandırıcı değil; o yüzden karşılıklı kırgınlık had safhada. Dershane kapatılmasında ısrar edildikçe akla başka şüpheler de geliyor maalesef.
edebliyat.blogspot.com
Keşke "Dershaneler" meselesi ve kırgınlıklar hiç olmasaydı da, cennet-ül firdevse beraber gireceğimiz kardeşlerimizin yüzüne o kapının eşiğinde utanarak bakacağımız durumlardan uzak dursaydık.
Binlerce milyonlarca birlikteliğimiz varken ayrılıklara vesile edecek olaylara tevessül etmesek.
Son olarak şunu ifade etmeme müsaade edin; Dershanesiz yeni eğitim sistemimiz hayırlı olsun!
Ahmet Alp Khan
Başbakan Erdoğan'ın en bariz vasıflarından bir tanesi konuşulup tartışılmasını istediği bir konuyu yurt dışı seyahatine çıkmadan tohum saçar gibi medyaya saçması ve sonra geriye çekilip izlemesidir sanırım. Mevzu içinden çıkılamaz bir hale geldiğindeyse yine kamera karşısına geçerek; ya fikrinde sabit olduğunu veyahut da meselenin uygun olmadığını söylemek oluyor.
Yine böyle bir durumla karşı karşıya olduğumu farz ederken Başbakan Erdoğan beni (belki milyonları) yanılttı. Bugün ağzından çıkan kelimeleri dinlerken, özellikle medyada çıkan haberlerin kendisini kırdığını söylediği anlarda, ülkemizin doğusunda ve batısında dershanelerde eğitim -yalnız eğitim değil terbiye de- gören gençlerin istikballerini düşününce yüreğim paramparça oldu.
Herkesin de bildiği gibi, hatadan dönmek yiğitlik ister. Başbakanımız, sabit kadem oldukları bu mevzuuda yanılmış veya yanıltılmış olduklarını anlasalardı eminim ki halkın beklentilerine yanıt verecekti. Bu demek oluyor ki "Dershanelerin dönüşümü" konusunda hatalı olduklarını düşünmüyorlar.
Halbuki, bugün Hocaefendi bir yakının twitteri aracılığıyla Cumhurbaşkanımıza şöyle bir mesaj gönderdi: "Bu müesseseler milletin eseri; yeter ki millete hizmet etsin ama kapanmasın, heder olmasın. Allah'ın lütfettiği bu kurumları kim yönetirse yönetsin ama millete hizmet etmeye devam etsin"
Allah biliyor ki, 'biz idare edelim" hırsımız yok; muradımız hizmetlerin garazlara kurban edilmemesi."
Yıllarını, hayatlarını ve evlad-ü iyallerini bu milletin çocuklarının eğitimine adamış olan bir cemaati ve onun başındaki, kendilerinin de saygı duyduğunu söyledikleri kişiyi biraz olsun dinlemek ve empati yapmaya çalışmak gerekmez miydi? Ahde vefa bunu icap ettirmez mi?
Camianın hassas olduğu noktaları dikkatli okumak şart: Onlar 12 Eylül ve 28 Şubat yönetiminin bile yapmadığı kapatma ve yasaklamayı şu zamana kadar dost saydığı ve bütün demokratik adımlarına (referandum, anayasa, vs.) destek verdiği AK Partiye yakıştıramıyor.
Parti tabanı da, hatta vekillerinden bakanlarına kadar, dershane kapatma konusundaki usul ve üslubu tasvip etmiyor. Mesela AK Parti Milletvekili Hakan Şükür "Aslolan tüm öğrencilerimiz için en güzelini istemek. Dershaneler konusunda kamuoyunun talepleri karşısında yeni bir gözden geçirme olacaktır." diye daha geçenlerde başbakana twitterda mesaj gönderdi.
Memleketin bütün meseleleri bitti de bu mu kaldı? diyen sokaktaki vatandaş (özellikle de muhafazakâr kesim) makul bir gerekçeyle birlikte ikna edilmek istiyor. Kapatma yönünde yapılan açıklamalar ve vesileler inandırıcı değil; o yüzden karşılıklı kırgınlık had safhada. Dershane kapatılmasında ısrar edildikçe akla başka şüpheler de geliyor maalesef.
edebliyat.blogspot.com
Keşke "Dershaneler" meselesi ve kırgınlıklar hiç olmasaydı da, cennet-ül firdevse beraber gireceğimiz kardeşlerimizin yüzüne o kapının eşiğinde utanarak bakacağımız durumlardan uzak dursaydık.
Binlerce milyonlarca birlikteliğimiz varken ayrılıklara vesile edecek olaylara tevessül etmesek.
Son olarak şunu ifade etmeme müsaade edin; Dershanesiz yeni eğitim sistemimiz hayırlı olsun!
Ahmet Alp Khan