Şehit Kubilay ve Menemen Olayı
Yabancıların hasta adam diye adlandırdıkları, şeriatın batağında çürümeye bırakılmış Osmanlının ve yine yabancıların uyuyan dev dedikleri Anadoluda Türk Ulusunu bilmem hangi millete peşkeş çekmeye çalışan padişahların tarih olduğu 1900′lü yıllardayız.
Türklüğün bu hastalıktan kurtularak demokratik, laik ve çağdaş bir yönetimle yeniden doğduğu Türkiye Cumhuriyetinde, şeriatın geri getirilmesini ve halifenin yönetimindeki bir devletin yaratılmasını isteyen meczupların İzmirin Menemen ilçesindeki isyanına tanık oluyoruz.
Bu isyan hareketi, ilk bakışta birkaç kişilik küçük bir isyan gibi görünse de, cumhuriyetin ilk yıllarında rejime karşı ilk ayaklanma olması ve Atatürkün bu yıllarda hayatta olması yönüyle önemlidir.
Cumhuriyetin ilanının üzerinden 7 yıl geçmişken, bir kısmının Arap olduğu bilinen ve Manisa üzerinden gelen 6-7 kişilik bir grup, 23 Aralık 1930′da İzmirin Menemen ilçesine gelerek önce kalabalıkların içinde Şapka giyen kafirdir, yakında yine şeriata dönülecektir. gibi sloganlar ve tekbirler atarak dolaşmışlardır.
Daha sonra bu yobaz sürüsü, orada kandırdıkları birkaç kişiyi de arkalarına alarak başlarında sarık, sırtlarında cübbe ile camiye girerek cemaati Derviş Mehmet adlı bunağın Mehdi olduğunu söyeleyerek kandırmaya çalışmışlardır.
İşte karşınızda gördüğünüz bu adam, Mehdidir. Taraf-ı İlahiden geliyoruz. Şeriat istiyoruz. Askerin kılıç ve kurşunu bize işlemez. Herkes bu bayrağın altından geçecektir. Geçmeyenleri kılıçtan geçireceğiz. gibi sözlerle hem cemaatin zihnini bulandırmış hem de onları zorla kendilerine destek vermeye zorlamışlardır.
Oradaki kişilerin bir kısmı zorla, bir kısmı da gönüllü olarak Derviş Mehmet ve saz arkadaşlarına katılmışlardır.
Esrar ile müritlerini kendine bağlayan bir bunağın etrafında toplanan bu yobazlar, ellerine geçirdikleri yeşil bayrakları sopaların ucuna takmışlardır. Camiden çıkıp ilçe merkezine dönmek ve isyana oradan devam etmek üzereyken Asteğmen Kubilay 26 askeriyle olay yerine gelmiştir.
Eski harflerin getirilmesini, fes giymeyi, şeriatın gelmesini isteyen ve böylece apaçık Cumhuriyete başkaldıran bu cahilleri ikna etmek için genç Asteğmen Kubilay isyancıların yanına gitmiştir.
Giritli bir ailenin oğlu olarak vatani görevini yapmak üzere Menemene gelen, vatansever bir öğretmen olan Kubilay istese, düşünce açısından kendisine düşmanlık besleyen bu meczupları orada kurşuna dizdirebilirdi. Fakat kan dökülmesini istemeyerek güzel yollarla sorunun çözülmesini sağlamak isteyen vatansever Kubilay, Derviş Mehmetin kendisini itmesiyle kendisini yerde bulmuştur.
Yere düşen Kubilayın göğsüne bir el ateş edilmiş ve devlet düşmanı hainler böylece teröristliğe soyunduklarını kanıtlamışlardır. Kubilay, sürekli kan kaybettiği hâlde canını kurtarmak için caminin kapısına doğru sürünerek kaçmış; fakat kendilerini hilafet ordusunun mücahitleri olarak gören azgın yobazlar, Kubilayın yaralı olmasına bile tahammül edemeyerek onu yakalayıp boğazını kör testere ile kesmiş ve Kubilayın başını bedeninden ayırarak bir mızrağın ucuna bağlamışlardır.
İnsanın kanını donduran bu vahşeti yapanların sözde müslüman geçindikleri hâlde kutsal öğretmenlik mesleğini omuzlamış zavallı ve gencecik bir Türk evladını canice katletmeleri Cumhuriyet karşıtlarının ne kadar aşağılık emellerinin olduğunu ortaya koymuştur.
Bu olayın haberi Atatürke gittiği anda, Ulu Önder kendinden geçmiş ve Menemeni haritadan silin! diye emir verecek kadar sinirlenmiştir.
Tarihe Menemen Olayı olarak geçecek olan bu isyan sonucunda zavallı Kubilay şehitlik makamına erişerek Cumhuriyetin ve devrimlerin şehidi olmuştur.
Olayın hemen sonrasında Menemen ve Manisa bölgesinde sıkıyönetim ilan edilmiş ve kurulan Divan-ı Harpte Derviş Mehmet de dahil olmak üzere, olayla ilgisi olan ve isyancılara destek veren herkes aleme ibret olsun diye Kubilayın şehit edildiği yerde asılmıştır.
Yine aynı yere, kısa bir zaman içinde Kubilayın şehitliğini anlatan İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz. yazılı bir heykel dikilmiştir.
M. Kemal Atatürk, bu olayın Cumhuriyet tarihi açısından önemini anlamıştır. Bugün bile benzer çıkışların Türk topraklarında yankı bulacağını o zamandan kestirmiştir.
Ve Şeyh Esat gibi esrarkeşlere o yörenin insanlarının destek vermelerini, yapılan olaylara alkış tutmalarını veya en azından bir tepki göstermemelerini şiddetle eleştirmiştir. 27 Aralıkta Fevzi Paşaya yazmış olduğu mektupta Atatürkün bu serzenişi, şöyle dile getirilmiştir:
Menemende yakınlarda meydana gelen gericilik girişimi sırasında Yedek Subay Kubilay Beyin görevini yaparken öldürülmüş olmasından dolayı Cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Kubilay Beyin şehit edilmesinde gericilerin gösterdiği vahşilik karşısında Menemendeki halktan bazılarının alkışla onaylamaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir olaydır.
Vatanı savunmak için yetiştirilen, içteki her politika ve ayrılığın dışında ve üstünde saygın bir konumda bulunan Türk subayının, gericiler karşısındaki yüksek görevinin yurttaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına kuşku yoktur.
Menemende halktan bazılarının hataları bütün millette acıya sebep olmuştur. Saldırının acılığını tatmış bir kesime genç ve kahraman Yedek Subayın uğradığı saldırıyı, milletin bizzat Cumhuriyete karşı bir öldürme girişimi olarak kabul ettiği ve cüretkârlarla, destekçileri, ona göre takip edeceği kesindir.
Hepimizin dikkati bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlılıkla ve gerektiği biçimde yerine getirmeğe yöneliktir.
Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin idealist öğretmenler topluluğunun değerli üyesi Kubilayın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.
Bugün hâlâ devam eden bir düşünce ile Cumhuriyete karşı olanların yaptığı vahşet de, bu yaratıkların sözde cihatları, şerî emelleri kadar aşağılıktır. Bu olay, Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli olaylarından biridir; çünkü yeni rejime karşı ilk ciddi ayaklanma olma özelliği taşımaktadır.
Bugün birilerinin şeriatı savunmaları, Cumhuriyet karşıtı olduğunu alenen söylemeleri, eski harfleri kullanma sevdalısı olmaları, Kuranı kendi dünyevi amaçlarına alet etmeleri ve tıpkı Osmanlı çağındaki gibi Arap kılığına bürünme istekleri de Derviş Mehmet zihniyetinin aynısıdır.
Cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin bekçisi olan Türk gençleri için Şehit Kubilay bir timsaldir. Topraklarımızı, namusumuzu, milliyetimizi ve bağımsızlığımızı taçlandıran, şereflendiren Cumhuriyetin korunması için canla başla feda edilme kararlılığının adıdır Kubilay.
Türkün yüreğinde bulunması gereken Cumhuriyet sevgisini bir kat daha arttıran, uğruna verdiğimiz savaşta bize güç veren şanlı bir askerdir Kubilay. Gençliğin mimarı olacak öğretmenlere kutlu bir örnek olan Kubilay, dava adamı olmanın ötesinde adam gibi adamdır.
Kurtuluş Savaşına genç yaşta yardım etmek, cepheye koşmak isteyen Kubilaya arkadaşları Ne işe yararız ki? diye sorduklarında Hiçbir işe yaramasam, elime bayrağı alır, cenge giden askerlerin önüne geçer, onlara en güzel vatan marşları okurum. diyebilecek kadar milliyetçi, vatansever bir Türk evladıdır
Olayın üzerinden 80 yıl geçtiği hâlde, Kubilayın başının vücudundan ayrıldığı andaki sızısını hissedebilene ne mutlu. Gözün arkada kalmasın şehidim. TÜRK evlatları, emanet ettiğin bayrağı şerefle taşıyacaklardır.
Bu topraklardan Cumhuriyeti kaldırma emelleriyle yaşayanları görüp de kemiklerin sızlamasın. Varlığını bu yola feda edecek nice Kubilaylar, içtiğin şehadete ortak olmak için arkasına bakmayacaktır.
http://www.facebook.com/note.php?note_id=475946026043&id=94279566625