örnek vermek gerekirse diyelim ki gördüğünüz bir evi almak istiyorsunuz. ama şu anki şartlarda bu imkansız gözüküyor. Ama yaratılış bu kadar adaletsiz değildir. Kader külli ve cüzi irade dengesiyle mükemmeldir.
Bu evi almak olasılıkları nasıl oluşur peki... şu anki duruma A noktası.... hayalimizin gerçek olduğu yani evi aldığımız noktaya B noktası diyelim... A noktasından B noktasına gitmek inandırıcı değildir. çünkü nasıl olacağını bilemeyiz. ama işin mucizevi noktası nasıl olacağını bilmemize gerek yoktur. evren enerjiler bütünüdür. dşünceleriniz olasılıkları kendine çekebilir... sizden bağımsız bir dış dünya yoktur..
A-----> B arasında olup bitecekleri bilmemize gerek yoktur. Sadece B noktasındaki duygu durumunu hisseder ve gerçekten sahipmiş gibi hislere kapılırsak bir süre sonra düşüncemiz olasoılıkları oluşturmaya başlar... bu 1 ay yada 1 senede gerçek olabilir. Ama bu durum hayal kurmak kadar kolay değildir. çünkü insan pozitif hayaller kurarken aynı zamanda negatif olanları düşünür çünkü anıları vardır ve hayat hakkında inandırıldığı şartlar vardır... bu durumda ÇEKİM GÜCÜ çalışmayacaktır. bu yüzden temelde özgüven ve duygusal zeka yoksa bu durum işe yaramaz. ilk önce bu durum sağlanmalıdır..
diyelimki artık pozitif bir tutumumuz var ve o ev için pozitif bir tutuma girdik... bir sonra noktalar birleşmeye başlar... Tamda o evi ödeyebileceğiniz yüksek maaşlı bir işe girebilirsiniz. tamda size uygun bir kredi seçeneği çıkar. ama tüm işaretler siz o evi alın diye gözünüze özellikle çarparlar... bakın bedelsiz bir çekimden söz etmiyorum. güzel bir iş buldunuz ama her sabah o işe gideceksiniz... tabi ben örnek verdim A ile B arasındaki yol tamda size uygun sizin çevrenizin mantıklı koşulları ile düzenlenecektir. bazen işler olmuyomuş gibi görünür, bazen üzücü şeylerde yaşanabilir. ama vazgeçmediğinizde hayaliniz sizindir... kitabımdan şöyle bir alıntı yapayım...
......................
Bu yaratımlar tam olarak düşüncelerle olmazlar. Düşüncelerinize etiketli olan “duygu durumlarınızla” olmaktadır. Çünkü gün içinde zihnimize birbirinden farklı binlerce düşünce gelir ve biz bunlardan bazılarına duygusal reaksiyonlar yükleriz. Bu reaksiyon gösterdiğimiz düşünceler bir sonraki “An” a, bir sonraki güne ve son olarak da fiziksel yaşamınıza doğru çekilirler. Örneğin aynı haberi okuyan iki kişiyi düşünelim. İkisine de bu düşünce gelmiştir. Birinci kişi bu habere aşırı reaksiyon göstermiş olabilir ya da yaşadığı eski bir kötü anıyı da tetiklemiş olabilir. Ve ya olumsuz duygu durumları yaratacak herhangi bir durumun içinde kendini bulabilir. Bu durumda o bu düşünce titreşimini devam ettirir. İkinci kişi ise bu haber üzerinde odaklanmamayı seçmiş olabilir ya da haberden olumlu çıkarımlar yapıp şükranlık hisleri içinde kendini bulabilir. Burada aynı olaya iki farklı duygu yaklaşımı görüyoruz. Tahmin edeceğiniz gibi ikisi de aynı olayın farklı reaksiyonlarını yaşayacaktır. Biri o haberle ilgili olumlu olasılıklar yaratırken, diğeri olumsuz olacaktır. Haberin olumlu şeyler içermesi ya da içermemesi HİÇ önemli değildir. Önemli olan kişinin tutumudur. Burada çıkarılacak ders ise nedir.
Düşüncelerimizin kontrolü elimizde değildir. Bunu keşfetmek benim için ilk başlarda kabul edilemez gibi görünse de zamanla nedenini daha iyi anladım. Siz her ne kadar olumlu düşünmeye çalışsanız dahi bilinçaltınız size olumsuz düşünceleri, durumları, rüyaları çekerek tüm gününüzü mahfedebilir. Ve siz olumlama yapmak istemezsiniz, olumlu düşünmeye gücünüz kalmaz. Egonuz durumlara, ya da birilerine karşı koymak ister. Madem düşüncelerimiz bizim elimizde değildir ozman bunu nasıl değiştirebilirsiniz. Fakat keşfettiğim başka bir şey var ki Seçimler bizim elimizdedir, dolayısı ile sonuçlarda bizim elimizdedir. Kafanızın karşıtığını biliyorum. Şimdi size bunu toparlayayım
Düşüncelerimiz bize bilinçaltımızdan gelir. Bu düşünceler tüm insanlığın ve canlıların birbirine bağlı olduğu dolanık zihinden gelmektedir. Bu dolanık zihin aynı zamanda yaratıcı ile bağlantılıdır. Çekim yasasını çalıştıran ve herkesin doğru zamanda doğru yerde olmasını sağlayan ise bu dolanık yapıdır. Siz bilinçli istediğinizi ve düşündüğünüzü sanırsınız. Ama bu doğru değildir. Size bir şeyleri isteten, olumlu ya da olumsuz düşündüren, hayallerinizin gerçek olmasını ya da olmamasını sağlayan dolanık bir sicim alanındasınızdır. Bu dolanık sicim alanı sizin duygularınızı ve düşüncelerinize cevap verir özelliktedirler. İşte burada çok önemli bir nokta devreye girer. Size bu sicimler yoluyla aktarılan düşüncelere tepki biçimizi “seçme hakkına sahipsiniz” Bu seçmeden dolayı yaşanacak odaklanma dolanık zihinden o düşüncenin daha fazlası olarak geri dönecektir. Bu tutumunuz devam ettiğinde da durumu fiziksel olarak deneyimliyeceksiniz.
ani sonuç olarak bilmeliyiz ki Seçimler ve sonuçları bizim irademize bırakılmıştır. Seçim ve sonuç arasındaki tüm düşünce ve olaylar yaratıcının seçimidir. Yani siz sonuca giderken nasıl gideceğinizi bilmeseniz de sonucu yaşayacaksınız. Ama burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta daha var. “madem iradeli düşünemiyoruz ve düşüncelerimizin kontrolü elimizde değil nasıl olurda bilinçli seçim yapabiliriz ve sonuçları çekebiliriz.”
Bilmeyiz ki ego geçmiş ve gelecek üzerinde yargı sahibidir. Ve sizin düşüncelerinizi bunlarla oyalamaktadır. Tüm odak noktanızı şimdiki zaman üzerinde toplamayı seçtiğinizde ego ve iradeniz arasındaki bağ kopar. Bu olduğunda tüm seçimlerinizden %100 sorumlu hale gelirsiniz. Bu yüzden tüm seçimlerinizi ona uygun bir ruh haliyle şimdiki zamanda vermelisiniz. Verdiğiniz seçim dolanık zihne bir mesaj olarak gidecektir. Ve geri kalan 6 milyar insan sizin hakkınızda bilinçdışı bir mesaj alacaktır. Bu tutumuzu koruduğunuzda düşündüklerinizi ayağınıza getirende yine onlar olacaktır…
Hepimiz her an dolanık zihinden mesajlar alıp eylemlerde bulunuyoruz. Uyurken, uyanıkken, tv izlerken, arkadaslarımızla sohbet ederken, düşünürken, ağlarken, gülerken kendimiz için bişeyler yaptımızı sanerken dahi dolanık zihne hizmet ediyoruz ve farkında olmadan başkalarının çekim yasası içinde çalışıyoruz. Ayrıca rüyalardaki mesajlar, telepatik iletişimler, birini düşündüğümüzde bizi araması ve aklınıza gelen her metafiziksel etkileşimler dolanık zihinle açıklanabilir.
Dolanık kolektif zihin, insanlığın tüm geçmiş kayıtlarını içerir. Bu çağda görüldüğü gibi insanlığın agresyonu yok olmak- yok etmek üzerinde yoğunlaştığı için frekansı düşüktür. Fakat kendi üzerinizde çalıştığınızda bu kolektif yapıda bir iyileşme sağlarsınız ve kendi üzerinize düşen misyonu en iyi şekilde yerine getirirsiniz. Bu bilinç boyutunu hissederek yaşadığınızda hayatınızdaki tüm ayrımlar ortadan kalkacaktır. Ve teklik size kendini göstermeye başlayacaktır. Bu bir bilgelik boyutudur. Bu bir hedef olamaz. Bu ancak yaşandığında hissedilen bir histir.
Kuantum kuramında zaman kavramı yerine “an” kavramı geçerlidir. Her olay bir anda oluşur ve bu bakımdan olaylar arasında süreklilik geçerli olmaz. Ancak olaylarda nedensellik istendiği için bu nedenselliği koruyacak ara parçacıklar (dalgalar) aranır ve de deneysel olarak bulunmaya çalışılır. Kuantum Kuramına göre evrende süreksiz bir bütünlük vardır ve her nesne diğer her nesne ile anında etkileşir. “Çekim Yasası” bu bütünlüğü temel alır. Seçilen bir düşünceye kararlılıkla katlanıldığında, onu oluşturacak bir neden mutlaka bulunacaktır.
................
evrenin eşzamanı-II