- Katılım
- 31 Mayıs 2009
- Mesajlar
- 195
- Reaction score
- 12
Kendinizi gerçekten tanıyor musunuz ? Yoksa farkedemediğimiz bir bilinçdışı yaptırımlarla kendinizi tanıdığınızı mı düşünüyorsunuz.
Bastırmanın temelinde toplum tarafından yanlız bırakılmanın, onaylanmamanın ve kabul edilmemenin yattığını görebilirsek istisnasız her toplumun kendine bağlı insanları şekilden şekile sokabileceğinide kabul etmiş oluyoruz aslında
Hepimiz aslında mantığımızdan daha çok kalbimizden geçeni yaşamak isteği içgüdüsüyle yaşarız. Çoğu insan; toplumdan dışlanma korkusu, hayatını devam ettirememe korkusu, ve bunlarla birlikte toplumun ona verdiği ahlak, kimlik ve kazandığı belirli etiketleri de kaybedeceğinden korkar. Her ne kadar toplumlarda mantık dışı gelenekler, inançlar, kanunlar yer alsa bile toplumdan kopmak fikri bir insan için ürkütücü bir şey gibidir.
İnsanın kalbinden geçenler toplumla ters düşerse bir çatışma doğar ve birey bundan zarar görür. Egosal iki kutup arasında gidip gelebilir. Bu sebepten dolayı toplumda kabul görmenin ve alışkanlıkların verdiği güven duygusu galip gelir. Kişi böylece ruhunun değil toplumun istediği bir insan haline gelir.
Bastırmanın nedenleri sadece bununla sınırlı değildir. Doğumundan itibaren doğayı tanıyan insan ölüm denen kavramıda öğrenmektedir. Ölüm gerçeğinden içten içe korkan insan bunu bir bitişle ve yanlızlıkla bağdaştırdığı için yanlızlık fikrinden delicesine korkmaktadır. Ruh sağlığını koruyabilmek için diğer insanlarla iletişim içinde olmalıdır. Başta aile olmak üzere bu bağlılıklar kurulur. Sonrasında ise kişi yanlızlık duygusunu çeşitli iletişim yollarıyla bastırır.
Bu bastırma dürtüsü öylesine güçlü bir dürtüdür ki, zaman zaman cinsel ihtiyaçtan ve yemek içmekten daha güçlü hale gelebilir.
İnsanların büyük bir kısmı için hakikatler toplumsal kalıplardan oluşur. Bu kalıplara ters düşen herşey kişiye bağlı bir oranda bilinçaltına itilir. Kişi toplumun istediği standartlara ne kadar sahipse o oranda da değer görecektir. Burada diğer bir korku da öne çıkar. Kimliğini kaybetme korkusu
Burada konuyu değişik bir yere bağlamak istiyorum. Bu tür toplumların onayına ihtiyaç duyan insanlar onay eksikliği yaşamaktadırlar. Yani yukarıda yazdığımız herşey, kendini içten içe onaylamayı bilmeyen insanların sendromudur. içteki boşluk dışarıdan gelecek onay ve takdirlerle dolacak, kişi ilizyonik bir doyuma ulaşacaktır.
Kendinizi gerçekten tanımak istiyorsanız toplumsal yargılarınızın önüne geçmelisiniz
http://akinberk.net/gercekleri-bastirmak.html
Bastırmanın temelinde toplum tarafından yanlız bırakılmanın, onaylanmamanın ve kabul edilmemenin yattığını görebilirsek istisnasız her toplumun kendine bağlı insanları şekilden şekile sokabileceğinide kabul etmiş oluyoruz aslında
Hepimiz aslında mantığımızdan daha çok kalbimizden geçeni yaşamak isteği içgüdüsüyle yaşarız. Çoğu insan; toplumdan dışlanma korkusu, hayatını devam ettirememe korkusu, ve bunlarla birlikte toplumun ona verdiği ahlak, kimlik ve kazandığı belirli etiketleri de kaybedeceğinden korkar. Her ne kadar toplumlarda mantık dışı gelenekler, inançlar, kanunlar yer alsa bile toplumdan kopmak fikri bir insan için ürkütücü bir şey gibidir.
İnsanın kalbinden geçenler toplumla ters düşerse bir çatışma doğar ve birey bundan zarar görür. Egosal iki kutup arasında gidip gelebilir. Bu sebepten dolayı toplumda kabul görmenin ve alışkanlıkların verdiği güven duygusu galip gelir. Kişi böylece ruhunun değil toplumun istediği bir insan haline gelir.
Bastırmanın nedenleri sadece bununla sınırlı değildir. Doğumundan itibaren doğayı tanıyan insan ölüm denen kavramıda öğrenmektedir. Ölüm gerçeğinden içten içe korkan insan bunu bir bitişle ve yanlızlıkla bağdaştırdığı için yanlızlık fikrinden delicesine korkmaktadır. Ruh sağlığını koruyabilmek için diğer insanlarla iletişim içinde olmalıdır. Başta aile olmak üzere bu bağlılıklar kurulur. Sonrasında ise kişi yanlızlık duygusunu çeşitli iletişim yollarıyla bastırır.
Bu bastırma dürtüsü öylesine güçlü bir dürtüdür ki, zaman zaman cinsel ihtiyaçtan ve yemek içmekten daha güçlü hale gelebilir.
İnsanların büyük bir kısmı için hakikatler toplumsal kalıplardan oluşur. Bu kalıplara ters düşen herşey kişiye bağlı bir oranda bilinçaltına itilir. Kişi toplumun istediği standartlara ne kadar sahipse o oranda da değer görecektir. Burada diğer bir korku da öne çıkar. Kimliğini kaybetme korkusu
Burada konuyu değişik bir yere bağlamak istiyorum. Bu tür toplumların onayına ihtiyaç duyan insanlar onay eksikliği yaşamaktadırlar. Yani yukarıda yazdığımız herşey, kendini içten içe onaylamayı bilmeyen insanların sendromudur. içteki boşluk dışarıdan gelecek onay ve takdirlerle dolacak, kişi ilizyonik bir doyuma ulaşacaktır.
Kendinizi gerçekten tanımak istiyorsanız toplumsal yargılarınızın önüne geçmelisiniz
http://akinberk.net/gercekleri-bastirmak.html