Allah Teâlâ'nın koymuş olduğu şer'î kurallar, dünyada işlenilen birtakım suçlara karşılık olarak yine Allah tarafından belirlenmiş cezalar, O'nun kullarına olan rahmet ve merhameti sebebiyledir. Bir fert için olduğu kadar, bir aile, bir toplum, bir millet, bir devlet, neticede bütün devletler topluluğu ve dünyamız için en önemli müşterek noktamız, kural ve kaidelerdir. Bundan dolayıdır ki, Cenâb-ı Hak, ilk insan ve ilk peygamber olarak yarattığı Hz.Adem (a.s.)'den başlamak üzere, son peygamber Hz.Muhammed (a.s.)'e kadar, bütün Resul ve Nebilere indirdiği kitaplarda insanlara kurallar ve kaideler öğretmiş, emirler ve yasaklar koymuştur. Bunlar, Allah'ın kullarına olan bir nimeti, lütfu, rahmet ve merhametidir. Kuralsız ve kaidesiz bir hayat düşünülemez, böyle bir hayat aklı başında bir insan için taşınması çok zor bir yük , bir çılgınlık halidir. Nitekim hayatımızdaki birçok olumsuzluğun, stresin bunalımın, intiharın sebebinin kuralsızlıklar veya aşırılıklar olduğu istatistiklerle de bilinen gerçeklerdendir. İşte toplumların ve devletlerin kuralsızlıkları da dünyayı yaşanılmaz kılar. Nitekim dünya tarihinde bunun örnekleri az değildir ve hâl-i hâzırda yaşadığımız dünyada da gözümüzün önünde sergilenen acı misalleri bulunmaktadır.
İşte bütün bunlar dikkate alındığında, Cenâb-ı Hakk'ın koymuş olduğu kural ve kaidelerin, birtakım suçların karşılığı olan cezaların, hem fert hem toplum hem de toplum düzeni için vazgeçilmez sayılan devlet hayatı için ne kadar değer ifade ettiği açıkça görülür. Bunun, kulları için Allah'ın bir lütfu ve onlara olan rahmet ve merhametinin eseri olduğu anlaşılır. O sebeple Cenâb-ı Hak, İslam ümmetini vasat/mutedil/seçkin/ örnek, dengeli ve ölçülü bir ümmet kıldığını beyan etmiş ve aynı âyette Allah'ın insanlara şefkatli ve merhametli olduğu ifade edilmiştir.*
Kur'an, bazı cezaların insan ve toplum hayatını nasıl sağlıklı kıldığını ve rahmet oluşunu, haram yiyerek ve başkasının hakkını gasp ederek insanın kendisini öldürmemesini, düşmandan alınan ganimetlerin helal olarak yenilmesini ve Allah'a karşı gelmekten sakınılmasını, namazı hakkıyla kılmaya, zekât vermeye ve peygambere itaat etmeye devam edilmesini, mümin kadınların evlerinin dışına çıktıklarında dış elbiselerini üzerlerine salıvermelerini Allah'ın kulları için rahmet ve merhametinin eseri olan kural ve kaidelerden bazıları olarak sunar.**
(Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK)
*Bakara 2/143İşte bütün bunlar dikkate alındığında, Cenâb-ı Hakk'ın koymuş olduğu kural ve kaidelerin, birtakım suçların karşılığı olan cezaların, hem fert hem toplum hem de toplum düzeni için vazgeçilmez sayılan devlet hayatı için ne kadar değer ifade ettiği açıkça görülür. Bunun, kulları için Allah'ın bir lütfu ve onlara olan rahmet ve merhametinin eseri olduğu anlaşılır. O sebeple Cenâb-ı Hak, İslam ümmetini vasat/mutedil/seçkin/ örnek, dengeli ve ölçülü bir ümmet kıldığını beyan etmiş ve aynı âyette Allah'ın insanlara şefkatli ve merhametli olduğu ifade edilmiştir.*
Kur'an, bazı cezaların insan ve toplum hayatını nasıl sağlıklı kıldığını ve rahmet oluşunu, haram yiyerek ve başkasının hakkını gasp ederek insanın kendisini öldürmemesini, düşmandan alınan ganimetlerin helal olarak yenilmesini ve Allah'a karşı gelmekten sakınılmasını, namazı hakkıyla kılmaya, zekât vermeye ve peygambere itaat etmeye devam edilmesini, mümin kadınların evlerinin dışına çıktıklarında dış elbiselerini üzerlerine salıvermelerini Allah'ın kulları için rahmet ve merhametinin eseri olan kural ve kaidelerden bazıları olarak sunar.**
(Prof. Dr. Raşit KÜÇÜK)
**İlgili bazı âyetler için bk. Bakara 2/178-179; Nisa 4/29; Enfâl 8/69; Nûr 24/56