Mehmet Barlas Bey, Merhaba!
Bu fakir, yıllardır sizin hem takipçiniz hem de sıkı bir okuyucunuzdur. Duruşunuz, haksızlığa ve de hak yiyenlere karşı sert kaleminizi çiziklerini beğenirken, yazılarımda taklit de etmişimdir. Şahsen her yazarı sevmem ve haz da etmem. Fakat siz ve sizin gibi değerli bulduğum ve sayıca, bir elin parmaklarını geçmeyen köşe yazarları, günlük olaylara karşı fikir yapılanmamda çok etkili olmuşsunuzdur.
İsterseniz şimdi de neden bu mail için zaman ayırıp da, bilgisayar tuşlarına yüklendiğinden bahsedeyim.
Siyasi düşünce yapınız itibariyle AK partiyi sevdiğiniz, hepsi olmasa da icraatlarının genelinden memnun olduğunuzu, göz doktoru ihtisas sahibi olan herkes görebiliyor. Ak partinin de ülkeye verdikleri ortadadadır ve hakkı yenemez.
Şimdi, lafı fazla dolandırmadan, eveleyip gevelemeden, geleyim asıl mevzuma...
Dar ve dört bir yanı pislikle dolu olan karanlık bir mağaradan, sürüne sürüne geçtiğimiz bu dönemde akl-ı selime ve uzlaşıya ne kadar muhtaç olduğumuzu bizim dışımızda, bütün dünya bilmektedir. Bilmektedir ve bu yüzden yapacaklarını artlarına koymamaktadırlar. Ama bu konuda bir şey yapmayalım diye mabeynimizdeki çıkarmış oldukları fitneleri, bari bu fitneleri lütfen görelim.
Aslan sürüsünün yanına yaklaşabilecek bir başka babayiğit bir hayvan tanımıyorum. Fakat aslan yalnızken onu param parça eden sırtlanlar ve çakalları belgesellerde çok gördüm.
Toplumumuzu oluşturan siyasi partiler, dernekler, cemaatler ve tarikatlar bizi biz yapan değerlerdir. İddialı bir yaklaşım olacak belki ama bizzat kötülük yapmak için uğraşanlar bile, iyiliği daha bir belirli gösterdiği için, yine lüzumlu bir değerdir. Hal böyleyken benim gibi düşünmeyen, her zaman benim yanımda bulunmayan benden değildir diye düşünmek zalimliktir, sağlıklı vücuda virüs enjekte etmektir. Cemaatlerin ve tarikatlarin bu millete hizmetleri yadsınmamalı. Siyasi olarak başaramayacağınız çoğu meseleye onlar, halk yapılanmaları oldukları ve onlardan biri oldukları için, vakıf olabiliyor ve daha problem büyümeden önüne geçip, tereyağından kıl çeker gibi çözebiliyorlar. Şimdi çıkıp da, bir kaç meselede "benim kafama uymadılar, kendilerini büyük görüyorlar." diye düşünerek onlara had bildirmeye kalkışmak, kusura bakmayın ama, saf derunluktur.
Uzlaşma ve ortak noktaları arama konusunda hevesli olacağımız yere başkalarının eline koz verecek, basit satranç hareketleri yapmak kolaya kaçmak ve bu milletin bizden ve başta sizden beklentilerine aykırı davranmak olur.
Son olarak:
Malumunuzdur, makine içinde çarklar birbirlerine çok yakın çalıştıklarından bazen sürtünmelerden oluşan ısınmalar meydana gelir. Sürtüşmeler ve sonrasında oluşacak ısınmalara meydan vermeyelim lütfen. Bir diğerimiz olmadan var olamayacağımızı anladığımız gün makine tam çalışır ve amacımıza ulaşırız.
Sizi seven, naciz bir okuyucunuz
Ahmet Alp Altay
Bu fakir, yıllardır sizin hem takipçiniz hem de sıkı bir okuyucunuzdur. Duruşunuz, haksızlığa ve de hak yiyenlere karşı sert kaleminizi çiziklerini beğenirken, yazılarımda taklit de etmişimdir. Şahsen her yazarı sevmem ve haz da etmem. Fakat siz ve sizin gibi değerli bulduğum ve sayıca, bir elin parmaklarını geçmeyen köşe yazarları, günlük olaylara karşı fikir yapılanmamda çok etkili olmuşsunuzdur.
İsterseniz şimdi de neden bu mail için zaman ayırıp da, bilgisayar tuşlarına yüklendiğinden bahsedeyim.
Siyasi düşünce yapınız itibariyle AK partiyi sevdiğiniz, hepsi olmasa da icraatlarının genelinden memnun olduğunuzu, göz doktoru ihtisas sahibi olan herkes görebiliyor. Ak partinin de ülkeye verdikleri ortadadadır ve hakkı yenemez.
Şimdi, lafı fazla dolandırmadan, eveleyip gevelemeden, geleyim asıl mevzuma...
Dar ve dört bir yanı pislikle dolu olan karanlık bir mağaradan, sürüne sürüne geçtiğimiz bu dönemde akl-ı selime ve uzlaşıya ne kadar muhtaç olduğumuzu bizim dışımızda, bütün dünya bilmektedir. Bilmektedir ve bu yüzden yapacaklarını artlarına koymamaktadırlar. Ama bu konuda bir şey yapmayalım diye mabeynimizdeki çıkarmış oldukları fitneleri, bari bu fitneleri lütfen görelim.
Aslan sürüsünün yanına yaklaşabilecek bir başka babayiğit bir hayvan tanımıyorum. Fakat aslan yalnızken onu param parça eden sırtlanlar ve çakalları belgesellerde çok gördüm.
Toplumumuzu oluşturan siyasi partiler, dernekler, cemaatler ve tarikatlar bizi biz yapan değerlerdir. İddialı bir yaklaşım olacak belki ama bizzat kötülük yapmak için uğraşanlar bile, iyiliği daha bir belirli gösterdiği için, yine lüzumlu bir değerdir. Hal böyleyken benim gibi düşünmeyen, her zaman benim yanımda bulunmayan benden değildir diye düşünmek zalimliktir, sağlıklı vücuda virüs enjekte etmektir. Cemaatlerin ve tarikatlarin bu millete hizmetleri yadsınmamalı. Siyasi olarak başaramayacağınız çoğu meseleye onlar, halk yapılanmaları oldukları ve onlardan biri oldukları için, vakıf olabiliyor ve daha problem büyümeden önüne geçip, tereyağından kıl çeker gibi çözebiliyorlar. Şimdi çıkıp da, bir kaç meselede "benim kafama uymadılar, kendilerini büyük görüyorlar." diye düşünerek onlara had bildirmeye kalkışmak, kusura bakmayın ama, saf derunluktur.
Uzlaşma ve ortak noktaları arama konusunda hevesli olacağımız yere başkalarının eline koz verecek, basit satranç hareketleri yapmak kolaya kaçmak ve bu milletin bizden ve başta sizden beklentilerine aykırı davranmak olur.
Son olarak:
Malumunuzdur, makine içinde çarklar birbirlerine çok yakın çalıştıklarından bazen sürtünmelerden oluşan ısınmalar meydana gelir. Sürtüşmeler ve sonrasında oluşacak ısınmalara meydan vermeyelim lütfen. Bir diğerimiz olmadan var olamayacağımızı anladığımız gün makine tam çalışır ve amacımıza ulaşırız.
Sizi seven, naciz bir okuyucunuz
Ahmet Alp Altay
