Tuhaf bir süreç yaşanıyor. Görünen bazı şafak emarelerine istinaden şunu da söyleyebiliriz "belki de bitmek üzere". Ülkemizin içine girdiği bu durum yılların hakperest ve "entellektüel bilirdik" dediğimiz "Sokrat" çakması tipleri bile yıkıp geçiyor.
Dershaneleri, okulları ve yardım kuruluşları ve eğitim dernekleriyle, bugüne kadar sadece EMİN diye görüp bildiğimiz ve ne elinden ne de dilinden bir zarar görmediğimiz mütevazı bir camia bitirilmeye çalışılırken toplum kutuplaşmanın en keskin halini, onu kucaklaması gereken şahısların elinden ve dilinden görüp uyguluyor.
Bu süreçte belki Hakperestlerin en çok tecrübe ettiği hal (şu günlerde yaşadığımız gibi), esbaba gönüller bağlanmasın ve perde arkasındaki Dest-i Kudret hatırlansın diye, sebepler planında zafer ve galibiyetin alenen gösterilmemesi.
Bu mevzuda Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı şaheserinde şöyle uyarıda bulunur: Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
Kalın harflerle semaya yazılması gereken bu hususta, İslam alimlerinin de ciddi uyarılarına rağmen, dikkat edilirse tıpkı bir çocuk gibi her sebebe bel bağlanıyor ve alenen Kader tarafından ümitlerimiz param parça ediliyor. Zira hali hazırdaki süreç ve aktörleri hakkındaki hükmü verecek olan, hakiki fail olmayan adi sebepler değildir.
Ayrıca, nasıl ki Ashab-ı Kehf zikredildiğinde akla gelen 7 genç ve Kıtmirden başkası değilse istikbalde bugünler hatırlandığında da zulme, zalime direnme noktasında, zihinlerde sadece ve sadece şu delicesine doğruluk için koşuşturan HAKPERESTLER kalması niyetiyle ALLAH (cc) bütün esbabı ve ümitleri yok etmektedir.
Lafı biraz fazla uzattım sanırım. Kusuruma bakmayın; "Fakir"in her zamanki hali işte...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki gelecekten haber vermek gibi bir niyetim yok. Aşağıda sıralayacaklarımı aklı başında basiret ve firaset sahibi herkes, üç aşağı beş yukarı tahmin edebilir. Ama müsaade edin de "Fakir" bir kaç adım yukarısından, görüp anladığı kadarıyla haber vermeye çalışsın...
1- Gelecek yıl (2016) kendini bulunmaz Hint Kumaşı gibi gören bir parti, iç karışıklıklar ve doyma bilmez açgözlü bürokratları sayesinde yerle yeksan olacak. Sağda solda, dağda bayırda ve hatta sarayda bile görmeye alıştığımız parti amblemlerinin ne olduğu unutulacak. Akıllardaki ışığı sönecek.
2- Daha dün, eğitim için çabalayan bir camiaya "dikey paralel, yatay paralel" diyerek ağza alınmayacak sözleri patavatsızca savuranların ağzından, siyasetin olmazsa olmazı "DÜN DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR" misaline güzel örnekleri olan: "Biz tedbir için onlarlaydık." veya "Bizi de kandırmışlar" veya "Zoraki yanlarında göründük, aslen kalbimiz sizinleydi." kabilinden sözlerini çok duyacak ve kıs kıs güleceğiz.
3- Bir parti sevdasına kapılıp da Allah'ı ve milletini unutanları bu millet de unutacak. Ne yurt içinde ne de, o çok övündükleri Orta Doğu ülkelerinde saygınlıkları kalmayacak.
3- "Dikey Paralel" olarak görülen Camiaya ilgi artacak. Dost ve düşmanın takdirini dünya çapında kazanan bu insanları en son Türk Milleti de "Benim Evladım Bu!" diyerek tekrar bağrına basacak.
4- Güzel dilimiz Türkçe, 50'den fazla ülkede yapılan Olimpiyatlar vesilesiyle dünya ülkelerinin genel oyuyla "SEVGİ DİLİ" olarak tescillenecek.
5- Partisini kurtaramayanlar paçalarını kurtarmak için dünyanın dört bir yanında özel uçaklarıyla kaçacaklar ama hepsinin dönüp dolaşacağı yer "LAHEY" olacak.
6- Bugün altındaki sarayları, yatları, hamamları ve bankalardaki paralarını çoğaltanların ellerindekilere el konulunca kalpler, "ekonomik" krizlerle duracak.
Ne dersiniz? İyimser miyim, hayalci miyim yoksa iyi mi sallıyorum? Kararı, ellerinizi vicdanlarınıza koyarak siz verin.
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber tv
Twitter: @ahze22
Dershaneleri, okulları ve yardım kuruluşları ve eğitim dernekleriyle, bugüne kadar sadece EMİN diye görüp bildiğimiz ve ne elinden ne de dilinden bir zarar görmediğimiz mütevazı bir camia bitirilmeye çalışılırken toplum kutuplaşmanın en keskin halini, onu kucaklaması gereken şahısların elinden ve dilinden görüp uyguluyor.
Bu süreçte belki Hakperestlerin en çok tecrübe ettiği hal (şu günlerde yaşadığımız gibi), esbaba gönüller bağlanmasın ve perde arkasındaki Dest-i Kudret hatırlansın diye, sebepler planında zafer ve galibiyetin alenen gösterilmemesi.
Bu mevzuda Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı şaheserinde şöyle uyarıda bulunur: Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
Kalın harflerle semaya yazılması gereken bu hususta, İslam alimlerinin de ciddi uyarılarına rağmen, dikkat edilirse tıpkı bir çocuk gibi her sebebe bel bağlanıyor ve alenen Kader tarafından ümitlerimiz param parça ediliyor. Zira hali hazırdaki süreç ve aktörleri hakkındaki hükmü verecek olan, hakiki fail olmayan adi sebepler değildir.
Ayrıca, nasıl ki Ashab-ı Kehf zikredildiğinde akla gelen 7 genç ve Kıtmirden başkası değilse istikbalde bugünler hatırlandığında da zulme, zalime direnme noktasında, zihinlerde sadece ve sadece şu delicesine doğruluk için koşuşturan HAKPERESTLER kalması niyetiyle ALLAH (cc) bütün esbabı ve ümitleri yok etmektedir.
Lafı biraz fazla uzattım sanırım. Kusuruma bakmayın; "Fakir"in her zamanki hali işte...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki gelecekten haber vermek gibi bir niyetim yok. Aşağıda sıralayacaklarımı aklı başında basiret ve firaset sahibi herkes, üç aşağı beş yukarı tahmin edebilir. Ama müsaade edin de "Fakir" bir kaç adım yukarısından, görüp anladığı kadarıyla haber vermeye çalışsın...
1- Gelecek yıl (2016) kendini bulunmaz Hint Kumaşı gibi gören bir parti, iç karışıklıklar ve doyma bilmez açgözlü bürokratları sayesinde yerle yeksan olacak. Sağda solda, dağda bayırda ve hatta sarayda bile görmeye alıştığımız parti amblemlerinin ne olduğu unutulacak. Akıllardaki ışığı sönecek.
2- Daha dün, eğitim için çabalayan bir camiaya "dikey paralel, yatay paralel" diyerek ağza alınmayacak sözleri patavatsızca savuranların ağzından, siyasetin olmazsa olmazı "DÜN DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR" misaline güzel örnekleri olan: "Biz tedbir için onlarlaydık." veya "Bizi de kandırmışlar" veya "Zoraki yanlarında göründük, aslen kalbimiz sizinleydi." kabilinden sözlerini çok duyacak ve kıs kıs güleceğiz.
3- Bir parti sevdasına kapılıp da Allah'ı ve milletini unutanları bu millet de unutacak. Ne yurt içinde ne de, o çok övündükleri Orta Doğu ülkelerinde saygınlıkları kalmayacak.
3- "Dikey Paralel" olarak görülen Camiaya ilgi artacak. Dost ve düşmanın takdirini dünya çapında kazanan bu insanları en son Türk Milleti de "Benim Evladım Bu!" diyerek tekrar bağrına basacak.
4- Güzel dilimiz Türkçe, 50'den fazla ülkede yapılan Olimpiyatlar vesilesiyle dünya ülkelerinin genel oyuyla "SEVGİ DİLİ" olarak tescillenecek.
5- Partisini kurtaramayanlar paçalarını kurtarmak için dünyanın dört bir yanında özel uçaklarıyla kaçacaklar ama hepsinin dönüp dolaşacağı yer "LAHEY" olacak.
6- Bugün altındaki sarayları, yatları, hamamları ve bankalardaki paralarını çoğaltanların ellerindekilere el konulunca kalpler, "ekonomik" krizlerle duracak.
Ne dersiniz? İyimser miyim, hayalci miyim yoksa iyi mi sallıyorum? Kararı, ellerinizi vicdanlarınıza koyarak siz verin.
Ahmet Alp HAN
GlobalHaber tv
Twitter: @ahze22