Onun adı Pensilvanya. Onun adı Okyanus ötesi.
Onu sevmeyenler adını ağızlarına hiç almadılar. O ağızlar ki, içlerinden dökülüp saçılanların kokusu Merihten duyulmuştur. Hz. Mevlanaya nispet edilen bir söz vardır; Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar. Bu sözü kıstas alırsak, o ağızların sahiplerinin içleri nasıldır acep?
Bediüzzaman Said-i Nursi yıllarca düşmanlarınca çile çektirilmiş olmasına rağmen yine de herkese hakkım helal olsun diyen bir insandır. Fakat düşmanları değildir onu inkisara uğratan, bilakis dostlarıdır; bunu belirtme sadedinde bir yerde Benim dostlarım içerisinde çok münafıklar var der.
Düşünün bir kere, adam ona şakirdlik yapmış, 10 15 sene göz bebeklerini müşahede etmiş, onlarla aynı safta ve aynı inip kalkan sofralarda yek vücud olmuş ama kimseye belli edilmemiş, belki bir gün pişmanlık duyar, geri döner ümidiyle ağlayıp, dua edip içine atmış.
Münafıklar, keşfi en zor kesimdir. Bazı toplumlarda adları Cinlerle birlikte anılmıştır. Kendilerine diktikleri kamuflaj elbiseleriyle ve takındıkları sahte tavırların sahicilikleriyle cin gibi kendini göstermez ama içten içten, toplumu yıkmak için zayıf karakterlilere vesvese üfürürler.
En büyük problemler onların sebep olacakları problemlerdir. Asr-ı saadette Übeyy İbn-i Selül problemin kaynağı olmuş ve hep problem çıkarmıştır. Mesela bir gün çıka gelerek; Bunlarla savaşmayalım. Anlaşma yapalım, bizim gücümüz yetmez. demiş. Bir başka gün de; Siz Uhuda çıkmasaydınız bu kadar insan ölmezdi. demiş. İfk hadisesinde zihinleri karmakarışık eden de yine odur.
Münafıklar, hep sureti Haktan görünerek moral bozucu, caydırıcı, akıl karıştırıcı ve fitne çıkarıcılar olmuşlardır.
Çok şükür ki, ALLAH (cc) bugüne kadar İslama yüzyıllardır hizmet etmiş bu milletin hakkına ve hukukuna tecavüz edenleri iflah etmedi. Yine etmemesinin yolları ise bize bağlı; Sinmeyelim ve sinmediğimizi münafıkların gözlerine gösterelim. Durmadan yolumuza devam edelim. Beslenme kaynaklarından uzak kalmış, muhayyer kesimi besleyelim. Hak ve hakikat ile olan kopukluklarını gidermeye çalışalım. Bir de son madde var ki en mühimi, biz işimize bakalım neticeyi Hakka bırakalım.
İstikbal vaat eden bu millet uzun bir vakittir kendisini tam anlamıyla temsil edecek olan temsilcisini bulamadı. Gelenlerin de çoğu ya zehirlendi veya kaza süsüyle şehit edildi.
Hiç kimseye karşı borcu olmayan bu milletin hakkı dışında da bir talebi yoktur. Ama birileri, dini, imanı ve mefkûreler inşa edilmesini ve hümanizmin kalpte, ruhta diriliş yaşaması için ortaya koyulan cehd ve gayreti baltalamaya çalışıyorsa bunları onaylamamak ve centilmence ve efendice, kimseleri kırmadan, incitmeden bunların karşısında sabit kadem durmak da Hakkın hatırına bir misyondur. Bu anlarda dimdik durmak misyonumuz gereğidir.
Yalancılar sadece bugüne nazar eder bugünü görür ve buna göre planlarını yaparlar. Meşhur atasözümüz ne güzeldir; Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Mumlarının bitip de başka mum yakamayacaklarını bilmezler.
Bu münafıklar üç günlük dünyayı ebedi sanarak tercih ederler. Bir milleti ihya etmenin verdiği mutluluk ve vicdani huzuru hayallerinden uzaklaştırırlar. Akıbet hep aynıdır. Ölüm gelir ve kapıyı çalar. Her şey arkada kalır bir kefenle çıkarsın yola.
Velhasıl, sırat köprüsünün bir başı bu dünyadadır. Öte dünyada sıratı geçmek için bu dünyada adım atarsın ona. Sıratı geçmenin tek yolu da Sırat-ı Müstakim yani doğru yolda bulunmak ve o yolda devam etmektir.
Gelecek nesillerin bizler için Bize böyle güzel bir ülke bırakanlara müteşekkiriz, ALLAH razı olsun onlardan. demeleri için gayretimizi artırmalı ona göre adımlar atmalıyız.
Hali hazırda ki duruma bakarak moral bozmaya ve pes etmeye gerek yok. Bu millete, bu milletin bugününe ve yarınına hatta bütün insanlığa yapılacak olan gayretler, Cenab-ı Hakkın izni ve inayetiyle sürüp gidecek ve bir şeyler ürüse de kervan hep yürümeye devam edecektir. Bu kervanı, ALLAHın yardımıyla ne iftiralar ne de yalan dolanlar durdurmayacak.
Ahmet Alp HAN
Twitter: ahze22
Onu sevmeyenler adını ağızlarına hiç almadılar. O ağızlar ki, içlerinden dökülüp saçılanların kokusu Merihten duyulmuştur. Hz. Mevlanaya nispet edilen bir söz vardır; Testinin içinde ne varsa dışına da o sızar. Bu sözü kıstas alırsak, o ağızların sahiplerinin içleri nasıldır acep?
Bediüzzaman Said-i Nursi yıllarca düşmanlarınca çile çektirilmiş olmasına rağmen yine de herkese hakkım helal olsun diyen bir insandır. Fakat düşmanları değildir onu inkisara uğratan, bilakis dostlarıdır; bunu belirtme sadedinde bir yerde Benim dostlarım içerisinde çok münafıklar var der.
Düşünün bir kere, adam ona şakirdlik yapmış, 10 15 sene göz bebeklerini müşahede etmiş, onlarla aynı safta ve aynı inip kalkan sofralarda yek vücud olmuş ama kimseye belli edilmemiş, belki bir gün pişmanlık duyar, geri döner ümidiyle ağlayıp, dua edip içine atmış.
Münafıklar, keşfi en zor kesimdir. Bazı toplumlarda adları Cinlerle birlikte anılmıştır. Kendilerine diktikleri kamuflaj elbiseleriyle ve takındıkları sahte tavırların sahicilikleriyle cin gibi kendini göstermez ama içten içten, toplumu yıkmak için zayıf karakterlilere vesvese üfürürler.
En büyük problemler onların sebep olacakları problemlerdir. Asr-ı saadette Übeyy İbn-i Selül problemin kaynağı olmuş ve hep problem çıkarmıştır. Mesela bir gün çıka gelerek; Bunlarla savaşmayalım. Anlaşma yapalım, bizim gücümüz yetmez. demiş. Bir başka gün de; Siz Uhuda çıkmasaydınız bu kadar insan ölmezdi. demiş. İfk hadisesinde zihinleri karmakarışık eden de yine odur.
Münafıklar, hep sureti Haktan görünerek moral bozucu, caydırıcı, akıl karıştırıcı ve fitne çıkarıcılar olmuşlardır.
Çok şükür ki, ALLAH (cc) bugüne kadar İslama yüzyıllardır hizmet etmiş bu milletin hakkına ve hukukuna tecavüz edenleri iflah etmedi. Yine etmemesinin yolları ise bize bağlı; Sinmeyelim ve sinmediğimizi münafıkların gözlerine gösterelim. Durmadan yolumuza devam edelim. Beslenme kaynaklarından uzak kalmış, muhayyer kesimi besleyelim. Hak ve hakikat ile olan kopukluklarını gidermeye çalışalım. Bir de son madde var ki en mühimi, biz işimize bakalım neticeyi Hakka bırakalım.
İstikbal vaat eden bu millet uzun bir vakittir kendisini tam anlamıyla temsil edecek olan temsilcisini bulamadı. Gelenlerin de çoğu ya zehirlendi veya kaza süsüyle şehit edildi.
Hiç kimseye karşı borcu olmayan bu milletin hakkı dışında da bir talebi yoktur. Ama birileri, dini, imanı ve mefkûreler inşa edilmesini ve hümanizmin kalpte, ruhta diriliş yaşaması için ortaya koyulan cehd ve gayreti baltalamaya çalışıyorsa bunları onaylamamak ve centilmence ve efendice, kimseleri kırmadan, incitmeden bunların karşısında sabit kadem durmak da Hakkın hatırına bir misyondur. Bu anlarda dimdik durmak misyonumuz gereğidir.
Yalancılar sadece bugüne nazar eder bugünü görür ve buna göre planlarını yaparlar. Meşhur atasözümüz ne güzeldir; Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Mumlarının bitip de başka mum yakamayacaklarını bilmezler.
Bu münafıklar üç günlük dünyayı ebedi sanarak tercih ederler. Bir milleti ihya etmenin verdiği mutluluk ve vicdani huzuru hayallerinden uzaklaştırırlar. Akıbet hep aynıdır. Ölüm gelir ve kapıyı çalar. Her şey arkada kalır bir kefenle çıkarsın yola.
Velhasıl, sırat köprüsünün bir başı bu dünyadadır. Öte dünyada sıratı geçmek için bu dünyada adım atarsın ona. Sıratı geçmenin tek yolu da Sırat-ı Müstakim yani doğru yolda bulunmak ve o yolda devam etmektir.
Gelecek nesillerin bizler için Bize böyle güzel bir ülke bırakanlara müteşekkiriz, ALLAH razı olsun onlardan. demeleri için gayretimizi artırmalı ona göre adımlar atmalıyız.
Hali hazırda ki duruma bakarak moral bozmaya ve pes etmeye gerek yok. Bu millete, bu milletin bugününe ve yarınına hatta bütün insanlığa yapılacak olan gayretler, Cenab-ı Hakkın izni ve inayetiyle sürüp gidecek ve bir şeyler ürüse de kervan hep yürümeye devam edecektir. Bu kervanı, ALLAHın yardımıyla ne iftiralar ne de yalan dolanlar durdurmayacak.
Ahmet Alp HAN
Twitter: ahze22