Sebeplerin Yok Edildiği Bu Süreçte Hakk'a İtimat
Tuhaf bir süreç yaşanıyor. Ülkemizin içine girdiği bu durum yılların hakperest bilinen duayenlerini bile yıkıp geçiyor. Dershaneleri, okulları ve yardım kuruluşlarıyla birlikte, bugüne kadar sadece EMİN diye bildiğimiz ve elinden ve dilinden bir zarar görmediğimiz bir camia bitirilmeye çalışılırken toplum kutuplaşmanın en keskin halini tecrübe etmekte.
Bu süreçte belki Hakperestlerin en çok tecrübe ettiği hal (şu günlerde yaşadığımız gibi), esbaba gönüller bağlanmasın ve perde arkasındaki Dest-i Kudret hatırlansın diye, sebepler planında zafer ve galibiyetin direk olarak verilmemesi.
Bu mevzuda Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı şaheserinde şöyle uyarıda bulunur: Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
Bu kalın harflerle yazılacak hususta, İslam alimlerinin de ciddi uyarılarına rağmen dikkat edilirse her sebebe bel bağlanıyor ve alenen Cebr-i Kader tarafından ümitlerimiz param parça ediliyor. Zira hali hazırdaki süreç ve aktörleri hakkındaki hükmü verecek olan hakiki fail olmayan, adi sebepler değildir.
Ayrıca, nasıl ki Ashab-ı Kehf zikredildiğinde akla gelen 7 genç ve Kıtmirden başkası değilse istikbalde bugünler hatırlandığında da zulme, zalime direnme noktasında, zihinlerde sadece ve sadece şu delicesine doğruluk için koşuşturan HAKPERESTLER kalması niyetiyle Allah (cc) bütün esbabı ve ümitleri yok etmektedir.
Siyer uzmanları derler ki; Asr-ı Saadette, sonradan yaşanacak problemler mikro planda yaşanmıştır. İşte o mübarek günlerden bu günümüze bakan bir misal:
Efendimizin (sas) Mekkenin eşrafına tebliğde bulunup Bana arka çıkmayacak mısınız? dediğinde Mekkenin ileri gelenleri yüzlerini ekşitip homurdanmaya başladıklarında içeri Hz. Ali (ra), ki o vakitler çocuktur, girer ve Efendimizin (sav) o mahzun haline şahit olur. Elindeki su testisini yere bırakır ve herkesin Efendimize (sav) yüzünü ekşittiği anda şöyle der: Ben varım ya Rasulallah (sav)! Onlar olmasa da ben hep senin yanındayım!...
Hakkı tutup kaldırmada yalnız kalalım ki Hakk (cc) bizi ilklerin arkasına yerleştirsin.
Bırakalım ülkenin eşrafı Hakkı tutup kaldırmada yanımızda olmasın.
Ümitsizliğe kapılmayalım!
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Mehmet Akif Ersoy
Şundan da emin olalım ki Şu istikbal-i inkılabat içinde en gür sâdâ İslam'ın sâdâsı olacaktır.
Ahmet Alp HAN
Twitter: @ahze22
Tuhaf bir süreç yaşanıyor. Ülkemizin içine girdiği bu durum yılların hakperest bilinen duayenlerini bile yıkıp geçiyor. Dershaneleri, okulları ve yardım kuruluşlarıyla birlikte, bugüne kadar sadece EMİN diye bildiğimiz ve elinden ve dilinden bir zarar görmediğimiz bir camia bitirilmeye çalışılırken toplum kutuplaşmanın en keskin halini tecrübe etmekte.
Bu süreçte belki Hakperestlerin en çok tecrübe ettiği hal (şu günlerde yaşadığımız gibi), esbaba gönüller bağlanmasın ve perde arkasındaki Dest-i Kudret hatırlansın diye, sebepler planında zafer ve galibiyetin direk olarak verilmemesi.
Bu mevzuda Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye adlı şaheserinde şöyle uyarıda bulunur: Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
Bu kalın harflerle yazılacak hususta, İslam alimlerinin de ciddi uyarılarına rağmen dikkat edilirse her sebebe bel bağlanıyor ve alenen Cebr-i Kader tarafından ümitlerimiz param parça ediliyor. Zira hali hazırdaki süreç ve aktörleri hakkındaki hükmü verecek olan hakiki fail olmayan, adi sebepler değildir.
Ayrıca, nasıl ki Ashab-ı Kehf zikredildiğinde akla gelen 7 genç ve Kıtmirden başkası değilse istikbalde bugünler hatırlandığında da zulme, zalime direnme noktasında, zihinlerde sadece ve sadece şu delicesine doğruluk için koşuşturan HAKPERESTLER kalması niyetiyle Allah (cc) bütün esbabı ve ümitleri yok etmektedir.
Siyer uzmanları derler ki; Asr-ı Saadette, sonradan yaşanacak problemler mikro planda yaşanmıştır. İşte o mübarek günlerden bu günümüze bakan bir misal:
Efendimizin (sas) Mekkenin eşrafına tebliğde bulunup Bana arka çıkmayacak mısınız? dediğinde Mekkenin ileri gelenleri yüzlerini ekşitip homurdanmaya başladıklarında içeri Hz. Ali (ra), ki o vakitler çocuktur, girer ve Efendimizin (sav) o mahzun haline şahit olur. Elindeki su testisini yere bırakır ve herkesin Efendimize (sav) yüzünü ekşittiği anda şöyle der: Ben varım ya Rasulallah (sav)! Onlar olmasa da ben hep senin yanındayım!...
Hakkı tutup kaldırmada yalnız kalalım ki Hakk (cc) bizi ilklerin arkasına yerleştirsin.
Bırakalım ülkenin eşrafı Hakkı tutup kaldırmada yanımızda olmasın.
Ümitsizliğe kapılmayalım!
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Mehmet Akif Ersoy
Şundan da emin olalım ki Şu istikbal-i inkılabat içinde en gür sâdâ İslam'ın sâdâsı olacaktır.
Ahmet Alp HAN
Twitter: @ahze22