Daha küçük bir çocukken, eski, devasa ekranlardan tanımıştım kendisini. Rahmetli babam, o dönem ki zamlar dolayısıyla pek haz etmezdi. Ben de etkisinde, ister istemez kalıyordum da. Ama nedendir bilinmez bir gece rüyamda Rahmetli Özal'ın mahallemize geldiğini görmüştüm. Beni buldu ve selam verdi. Ellerine kapanıp öptüğümü sanki gerçekmişcesine hatırlıyorum. Sonra, yurt dışına ilk seyahatimde adını çok duydum. Türk kolejlerini "bunların her şeylerine kefilim" diyerek himayesine almasını ve 163. madde gibi başa gerçekten bela olmuş, çoğu kişinin canını yakmış maddeyi kaldırmasındaki gayretleriyle daha da iyi tanımış oldum. lakin vakit çok geçti. O, çoktan ruhunun ufkuna yürümüştü. Elini rüyada da olsa öpmüş biri olarak bahtiyar addediyorum kendimi. Aşağıdaki yazı HerkulNağme'den alıntıdır. Rahmetli Özal'ı sevenlerin çokluğundan ve onun asıl makamının, ümid edrim ki öyledir, ne olduğundan bahsetmesi dolayısıyla yayınlamakta fayda mülahaza ettim.
Bu vesileyle, yeniden "Allah Rahmet eylesin" diyorum
Ahmet Alp Khan.
* Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özalın ruhunun ufkuna yürüdüğü gece, bir garib, kaldığı yerin penceresinde bir ses duymuş. Kuş gagalamaları gibi olan o sese önce aldırmamış; fakat ses de kesilmemiş. Bir kere daha bir kere daha.. Ne ola ki? diye perdeyi açınca görülmedik bir kuşun semanın derinliğine doğru açılıp gittiğini müşahede etmiş. Sonra o zat, kalkıp gideceği yere yürürken dostlarından biriyle karşılaşmış; onun Turgut Özal vefat etti! sözünü işitmiş. Anlaşılıyor ki sonsuzluğa açılan bir güvercin gibi kanat çırpan, o Hazretin ruhuymuş.
* Merhum Turgut Özal bir darbe üzerine idareye geçmişti, Allah onu istihdam buyurmuştu. Olumsuzlukların temerküz ettiği bir dönemde bazı şeyleri yırtarak bir kısım olumlu şeyler yapmak suretiyle merkezde çok küçük iyilikler muhit hattında çok büyük iyiliklere tekabül eder.
* Belli bir dönemde dinî düşünce ve kanaat hürriyeti cami çerçevesine hapsedilmiş ve orada da bazı sınırlamalar getirilmişti. Hususiyle 163. Maddenin hayatta olduğu zaman diliminde, camilerin dışında, herhangi bir dinî kanaati belirtmek bile, çoğu hukukçular tarafından, dinî esaslara dayalı devlet kurma maksadıyla propaganda yapma kategorisi içine sokulmuştu. Yani, o günkü anlayışa göre kalbî ve ruhî hayata müteveccih olan insanlar bir cemiyetin unsurları sayılırdı. Mesela, biri konuşuyor, siz de sadece dinliyorsunuz. Aynı duygu ve aynı düşünce etrafında bir araya gelme unsurları tamam Böylece siz, bir cemiyet teşekkül etmiş sayılıyorsunuz. Dolayısıyla, hepinizin, 163ün birinci fıkrasına göre, iki seneden yedi seneye kadar tecziye edilmeniz gerekirdi. Böyle bir tahdidin sosyal bir hukuk devleti anlayışıyla asla bağdaşmayacağı açıktır. Fakat, bir dönemde bu ve benzeri kanunlar şahsî yorumlarla uygulanıyor, hatta altı yedi sene hapsi bile dindarlara az gören kimseler ne yapıp edip cezayı artıracak yollar arıyorlar; inananları mahkeme, hapishane ve sürgünler arasında dolaştırıp duruyorlardı. İşte, merhum Turgut Özal ciddi gayretlerle, onca zahmet ve meşakkatle o 163. maddeyi kaldırdı.
* Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz bütün kemâlâtın eşsiz temsilcisidir. Fakat Hayberde zehirlenmiş, rivayete göre o zehirlenme neticesinde senelerce sonra ruhunun ufkuna yürümüştür. İhtimal Hazreti Ebu Bekir efendimiz de zehirlendi. Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin efendilerimiz de şehit edildiler. Cenâb-ı Hak, insanların en güzelleri olan bu insanlara diğer sevapları yanında şehadet sevabını da lütfetti. Allahu alem, ruhunun ufkuna yürüdüğünde öyle bilinmez bir kuşun semanın enginliklerine doğru açılıp gitmesi o Hazretin de zehirlendiğine ve şehadetine bir işaretti.
* Houstonda ameliyat olduğu zaman merhum Turgut Özalı ziyaret etmiştim; sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağladı; Ben bu Hizmetin önemini ve insanlık için ne ifade ettiğini bu çevremdekilere anlatamıyorum! dedi, gözyaşlarıyla dert yandı.
* Merhum Turgut Özal, vefatından bir hafta on gün evvel arkadaşlara haber gönderdi; Orta Asyada Hizmete karşı değişik olumsuz şeyler var; ben oralara gidip teminat olayım! dedi. Pek çok ülkeye uğradı ve gittiği her yerde ülke başkanlarına Bu arkadaşlara ilişmeyin; ben bunlara kefilim! dedi.
* Doğrusunu Allah bilir, karanlığa taş atar gibi söz söylemek insana yakışmaz, fakat inanıyorum ki, 163. Maddeyi kaldırması gibi hizmetleriyle beraber ortaya koyduğu civanmertlikler vesilesiyle Cenâb-ı Hak, Merhuma şehitlik sevabını da lütuf buyurdu ve Firdevsiyle sevindirdi.
* Bugün insanların bir hayırlısını yâd ettik. 163. Maddeye de İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn dedik. Birileri başkalarına karşı o ruhu yeniden hortlatmayı düşünüyorlarsa, Merhumun o mevzudaki o olumlu gayretleri karşısında böyle bir niyet ve böyle bir düşüncenin ne derece bir densizlik olduğunu da doğrudan olmasa bile dolayısıyla ifade etmiş olduk.
Bu vesileyle, yeniden "Allah Rahmet eylesin" diyorum
Ahmet Alp Khan.
* Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özalın ruhunun ufkuna yürüdüğü gece, bir garib, kaldığı yerin penceresinde bir ses duymuş. Kuş gagalamaları gibi olan o sese önce aldırmamış; fakat ses de kesilmemiş. Bir kere daha bir kere daha.. Ne ola ki? diye perdeyi açınca görülmedik bir kuşun semanın derinliğine doğru açılıp gittiğini müşahede etmiş. Sonra o zat, kalkıp gideceği yere yürürken dostlarından biriyle karşılaşmış; onun Turgut Özal vefat etti! sözünü işitmiş. Anlaşılıyor ki sonsuzluğa açılan bir güvercin gibi kanat çırpan, o Hazretin ruhuymuş.
* Merhum Turgut Özal bir darbe üzerine idareye geçmişti, Allah onu istihdam buyurmuştu. Olumsuzlukların temerküz ettiği bir dönemde bazı şeyleri yırtarak bir kısım olumlu şeyler yapmak suretiyle merkezde çok küçük iyilikler muhit hattında çok büyük iyiliklere tekabül eder.
* Belli bir dönemde dinî düşünce ve kanaat hürriyeti cami çerçevesine hapsedilmiş ve orada da bazı sınırlamalar getirilmişti. Hususiyle 163. Maddenin hayatta olduğu zaman diliminde, camilerin dışında, herhangi bir dinî kanaati belirtmek bile, çoğu hukukçular tarafından, dinî esaslara dayalı devlet kurma maksadıyla propaganda yapma kategorisi içine sokulmuştu. Yani, o günkü anlayışa göre kalbî ve ruhî hayata müteveccih olan insanlar bir cemiyetin unsurları sayılırdı. Mesela, biri konuşuyor, siz de sadece dinliyorsunuz. Aynı duygu ve aynı düşünce etrafında bir araya gelme unsurları tamam Böylece siz, bir cemiyet teşekkül etmiş sayılıyorsunuz. Dolayısıyla, hepinizin, 163ün birinci fıkrasına göre, iki seneden yedi seneye kadar tecziye edilmeniz gerekirdi. Böyle bir tahdidin sosyal bir hukuk devleti anlayışıyla asla bağdaşmayacağı açıktır. Fakat, bir dönemde bu ve benzeri kanunlar şahsî yorumlarla uygulanıyor, hatta altı yedi sene hapsi bile dindarlara az gören kimseler ne yapıp edip cezayı artıracak yollar arıyorlar; inananları mahkeme, hapishane ve sürgünler arasında dolaştırıp duruyorlardı. İşte, merhum Turgut Özal ciddi gayretlerle, onca zahmet ve meşakkatle o 163. maddeyi kaldırdı.
* Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz bütün kemâlâtın eşsiz temsilcisidir. Fakat Hayberde zehirlenmiş, rivayete göre o zehirlenme neticesinde senelerce sonra ruhunun ufkuna yürümüştür. İhtimal Hazreti Ebu Bekir efendimiz de zehirlendi. Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin efendilerimiz de şehit edildiler. Cenâb-ı Hak, insanların en güzelleri olan bu insanlara diğer sevapları yanında şehadet sevabını da lütfetti. Allahu alem, ruhunun ufkuna yürüdüğünde öyle bilinmez bir kuşun semanın enginliklerine doğru açılıp gitmesi o Hazretin de zehirlendiğine ve şehadetine bir işaretti.
* Houstonda ameliyat olduğu zaman merhum Turgut Özalı ziyaret etmiştim; sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağladı; Ben bu Hizmetin önemini ve insanlık için ne ifade ettiğini bu çevremdekilere anlatamıyorum! dedi, gözyaşlarıyla dert yandı.
* Merhum Turgut Özal, vefatından bir hafta on gün evvel arkadaşlara haber gönderdi; Orta Asyada Hizmete karşı değişik olumsuz şeyler var; ben oralara gidip teminat olayım! dedi. Pek çok ülkeye uğradı ve gittiği her yerde ülke başkanlarına Bu arkadaşlara ilişmeyin; ben bunlara kefilim! dedi.
* Doğrusunu Allah bilir, karanlığa taş atar gibi söz söylemek insana yakışmaz, fakat inanıyorum ki, 163. Maddeyi kaldırması gibi hizmetleriyle beraber ortaya koyduğu civanmertlikler vesilesiyle Cenâb-ı Hak, Merhuma şehitlik sevabını da lütuf buyurdu ve Firdevsiyle sevindirdi.
* Bugün insanların bir hayırlısını yâd ettik. 163. Maddeye de İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn dedik. Birileri başkalarına karşı o ruhu yeniden hortlatmayı düşünüyorlarsa, Merhumun o mevzudaki o olumlu gayretleri karşısında böyle bir niyet ve böyle bir düşüncenin ne derece bir densizlik olduğunu da doğrudan olmasa bile dolayısıyla ifade etmiş olduk.