İyinet'e Hoşgeldiniz!

Türkiye'nin En Eski Webmaster Forum'una Hemen Kayıt Olun!

Kayıt Ol!

son günlerde kafası çok karışan arkadaşlar için

Aforizmalar

0
İyinet Üyesi
Katılım
29 Nisan 2004
Mesajlar
1,276
Reaction score
0
Konum
Türkiye
KURU MUTLULUK YAVAN EKMEĞE BENZER!..
14.02.2005
HASAN ÖZSAN / ANKARA

Hasan Özsan DİE’nin 6 bin 714 kişiyle yaptığı ‘Yaşam Memnuniyeti’ anketine göre halkın yüzde 60’ının hayatından memnun olması, memnun olmayanların ise sadece yüzde 2.6’da kalması basın-yayını şaşkına uğrattı. Hele hele 319 milyonun altında gelir elde edenlerin neredeyse yüzde 50’sinin gayet mutlu bir hayat sürdüğünün ortaya çıkması herkesi dumura uğrattı.

Anketin zamanlamasına itiraz edenler mi, bu halk mutluluğun ne olduğunu nereden bilecek diyen mi, yoksul kesimin dışarı karşı mutlu görünmek gibi bir anlayışı olduğunu öne sürenler mi, bu anket yanlış arkadaş diye itiraz edenler mii; sokaklardaki gasp, darp, kapkaç olaylarını örnek verenler mi ararsınız? Daha neler, neler… Milyarlarca maaş almalarına rağmen bir türlü mutlu olamıyorlar ya, üç kuruş geliri olanların yaşamdan tat alıyor olmalarına hasta oluyorlar. Çünkü insanın hayata karşı tek fiyakası mutluluğudur! Bu nedenle, mutluluğu en çok kendilerinin hakkı olduğunu sanıyor olsa gerek! Yoksa halka böylesi bir mutluluğu çok görmezlerdi.

DİE’nin adı geçen anket sonuçlarını görünce aklıma Solon ile Krezüs’ün (Krozois) mitolojik öyküsü geldi. Sanırım eskiden Araplar ona ‘Karun’ dermiş. Bizdeki ‘Karun kadar zengin’ deyimine sebep olan kişi işte bu kraldır.
Efendim, bilen bilir; Eski Yunanda Şahin Krallar döneminde Lidya Kralı Krezüs’ün kenti Sardes (Salihli yakınlarında) zenginliğiyle ün yapmıştır. Çağın yedi bilgesinden biri sayılan devlet adamı, şair Atinalı Solon Sardes’i ziyaret eder. Krezüs onu sarayında ağırlar. Solon’u etkilemek için dillere destan hazinelerini gezdirir, sahip olduğu dünyanın en güzel kadınlarını, en güzel atlarını, en cesur askerlerini gösterir. Ve sonra Solon’a sorar:
- Söyle bakalım bilgelerin bilgesi. Bu dünyanın en mutlu insanı kimdir?
Solon duraksamadan yanıtlar:
- Atina’da tanıdığım yoksul ve yaşlı bir kadın vardı. Bence o.
Krezus, şaşırır:
- Peki, ama neden?
Solon konuşmasına devam eder:
- Ölüm döşeğindeydi. Savaşa giden iki oğlunu merak ediyordu. Kendisi ölmeden önce iki oğlu da zaferle biten savaştan sağsalim döndü ve onlara doya doya sarılabildi.
Krezus bozulur:
- Peki başka, başka?..
- Kleobis ve Biton adında Argos’lu iki genç atlet! Anneleri Argosluların düzenlediği Hera festivaline gitmek ister. Hemen öküz arabasını hazırlarlar. Ancak öküzler tarladadır. İki genç kendilerini öküzlerin yerine koşarlar ve annelerini saatlerce uzaklıktaki tapınağa götürürler. Argoslular onları çoşkuyla karşılar. Kutlamadan sonra iki genç tapınakta uyuyakalır ve bir daha uyanmaz. Argoslular da onların heykellerini yapıp Delphoi’ye gönderirler. Bence bu iki genç de dünyanın en mutlu insanıydılar.
Krezus kendini tutamaz:
- Bana sıradan insanlardan başka vereceğin örnek yok mu? Benim mutluluğum için ne diyorsun? Sen onu söyle…
Solon düşünmez bile:
- Yarın neler olacağını bilemezsiniz. Bugüne bakarak vereceğiniz karar yanıltıcıdır. Evet çok zenginsiniz, birçok devlet hükümranlığınıza boyun eğiyor… Siz olsa olsa talihli bir insansınız. Ama, mutluluk?.. Sizi neyin beklediğini bilebiliyor musunuz? Önemli olan sonuçtur.
Krezüs Solon’a sinirlenir ve onu Sardes’ten kovar.
Yıllar sonra Krezüs, Pers Kralı Kyrus’la savaşa tutuşur ve esir düşer. Çok öğündüğü Sardes’i, hazinelerini, kadınlarını, atlarını, askerlerini kaybeder. Krezüs’ü hemen bir odun yığınının üstündeki direğe bağlarlar. Persli askerler odunları tutuşturacakları sırada o acı içinde bağırır:
- Ah Solon, ah Solon, ah Solon!..
Pers kralı Kyrus merak eder. Tutsağı yanına çağırır. Neden böyle bağırdığını sorar. Krezüs de ona Solon’la aralarında geçen konuşmayı aktarır. Bunun üzerine Kyrus esirini yakmaktan vazgeçer. Krezüs ölene kadar Kyrus’a hizmet eder…

Evet, bu olay belki de Heredot’un bir uydurmasıdır. Ama, uyduruk olmayan bir gerçek şu. Mutluluk soyut bir kavramdır. Korunamaz, kopyalanamaz, devredilemez, kiralanamaz, satılamaz, satınalınamaz, vs vs… Klasik İktisatta bir görüş vardır: ‘İhtiyaçlar sonsuzdur!’ Yani, bir ihtiyaç giderildiğinde, hemen başka bir ihtiyaç kendini gösterir… Öyleyse, sonu gelmeyen ihtiyaçlarla boğuşan bir insanın mutlu olması mümkün mü? Buna göre hiç kimsenin mutlu olmaması gerekir. Hele tüketim toplumunda… İyi de yaşamdan alınan tat, doyum sadece ihtiyaçların giderilmesine mi bağlı? Mutluluk sadece zenginlerine göre mi? Bana göre zenginliğin sonu yok ve sanırım tanımı da. Ben kime göre zengin sayılacağım? Sokağımdaki birine göre mi? Mahallemdeki birine göre mi? Yaşadığım şehirdeki birine göre mi? Ülkemdeki birine göre mi? Yoksa dünyadaki birine göre mi?.. Zenginliğimin ölçüsü ne olacak? Kimi esas alacağım? Standartım ne olacak? Sokağımın köşesindeki Bakkal Hasan’ mı, yoksa Bill Gates’ mi? Bu anlamda zenginliğin sonu yok gibi.
Peki o zaman nedir zenginlik?
Bana göre, kendi sosyal, kültürel, fiziksel ihtiyaçlarını namerde muhtaç olmadan karşılayabilen ve bunu sürdürülebilir kılan birine zengin denir. Sosyal, kültürel, fiziksel ihtiyaçlara gelince. Bunun da standardı yok gibi. Her insanın, her kesimin ihtiyaçları birbirine benzemez. Doygunluğu kimi okyanus ötesinde arar, kimi pencere önündeki sardunya çiçeğinde… Kim ne karışır?.. İyi de önemli olan sadece yaşamdan elde edilen kuru bir mutluluk mu; yoksa aynı zamanda sürdürülmekte olan yaşamın kalitesi mi?.. Çünkü şöyle demiş Victor Hugo:
Kuru mutluluk yavan ekmeğe benzer; insan doyar ama, yemek yemiş olmaz!
 

Türkiye’nin ilk webmaster forum sitesi iyinet.com'da forum üyeleri tarafından yapılan tüm paylaşımlardan; Türk Ceza Kanunu’nun 20. Maddesinin, 5651 Sayılı Kanununun 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, paylaşım yapan üyeler sorumludur.

Backlink ve Tanıtım Yazısı için iletişime geçmek için Skype Adresimiz: .cid.1580508955483fe5

Üst