bazi arkadaslar boyle istiyor
Görüyorsunuz işte, Türkiye her geçen gün içinden çıkılmaz gibi görünen bir düğüme doğru sürüklenmek, ellerimize deli gömleği kolları, ayaklarımıza bin bir türlü menfur ağırlık bağlanmak isteniyor.
Yazar kulunuz, sizin için gecesini gündüzüne kattı, hastalık-sağlık dinlemedi oturdu düşündü, notlar aldı ve onlarca çözüm üretti. Üstelik bunları 'bîlâ bedel' yaptı ve şimdi sizinle paylaşıyor.
Malum herkesin her konuda fikri var; ancak görünen o ki, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiş vaziyetteyiz. Son olarak yüce YÖK bu konuda, 'şöyle olsun, böyle olsun' içerikli bir bildiri yayınladı...
Şu fakirin bir süre sonra yayınlamayı düşündüğü 'akıllar fikirler' başlıklı külliyatının bir fasikülü olan Cumhurbaşkanlığı ve YÖK ile ilgili kısmını yayınlanmadan önce size bildirmek isterim.
Efendim; öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunu kökten çözmüş bulunmaktayım. Çok da basit bir çözüm aslında, neden başkalarının aklına gelmedi anlamakta da zorlanmaktayım.
Şudur: Cumhurbaşkanlığı seçimi kaldırılmalıdır. Seçim olmayacağı için hiç kimse sıkıntıya girmeyecektir. Onun yerine YÖK başkanı doğal reisicumhur olacaktır. Öyle olmalıdır. Ayrıca şu anki Cumhurbaşkanımız YÖK'e ruhani ve ebedi lider olsun, diye düşünmekteyim.
Evet, Sezer YÖK'e ruhani lider olsun, YÖK başkanı doğal olarak cumhurbaşkanı olsun.
Yetmedi mi?
Rektörler Komitesi, Bakanlar Kurulu'nun doğal üyesi olsun Rektörler Kurulu olsun yani. Kendi aralarında kimin neden sorumlu olacakları onlara bırakılsın. Ancak bana sorarsanız eski eserler ve müzelerden sorumlu bakan Sayın Aşkın olsun, derim.
Sonracığıma, nedir bu 'süre' sınırlaması, YÖK ve rektörlerle ilgili tüm zaman sınırlamaları kaldırılsın. Bu şekil olsun yani. YÖK'ün atadığı her kişi -Mevlam gecinden versin- vefat edene kadar o görevde hep kalsın, seçim gerginliği hiç olmasın. Tuncay Özkan rektörler komitesi sözcüsü olsun, Hulki Cevizoğlu TRT Genel Müdürü olsun. Onlara, atadıkları her kimse ona, trafik cezası başta olmak üzere hiçbir kanuni hüküm geçmesin. Soruşturma açılamasın, aldığı kararlar harfiyen uygulansın.
Efendime söyliyim; nedir bu cami, Cuma namazı filan. Cuma namazları cumartesine alınsın ve imam yerine rektör ve dekanlar halkı aydınlatsınlar. Böyle olsun anlayacağınız. Dekan/İmam hutbesine 'Kaale Karl Marx fi Das Kapital' diye başlasın misal olaraktan.
3 korner bir penaltı olsun sonra. 3 muhafazakâr oy, bir laik oya anca denk gelsin. Kaleye Metin Şentürk geçsin hakem Sezer olsun, Teziç duran topun başına gelsin, kaleciyle topu ters köşelere yollasın, köşe olan akademisyenler seyirci olsun, Andıç medyası tribünde otursun alkışlasın, vur patlasın çal oynansın ama hırsızlık kanunu olmasın, kimse ceza almasın.
Üniversitelerde icabında hiç ders okutulmasın, otobüsler hep bedava olsun, mitinglere öğrenci taşınsın, bir sıfır olsun onların olsun. Atan hep bir olsun karşılayan hiç olmasın! Bilim yağlı boya olsun ama kimseye değmesin ayrıca. Değecek hiçbir şey olmasın, akıl fındık kabuğu kadar olursa olsun ama yeter ki inançlı öğretmen, öğrenci, parti, parıltı olmasın.
Bir de şöyle olsun; genel seçimlerle yerel seçimler birleştirilsin, rektör seçimlerine denk gelinsin, rektörler seçince diğer seçimlere gerek kalmasın, onların seçeceği insanlar Meclis'e girsin, bir şey diyenin canı çıksın, hakkında Andıç yayınlansın. Utah Jazz'ın maçları yayınlanmasın, Mehmet Okur hakkında Andıç oluşturulsun ulak medyasına yazı yazdırılsın, Amiral gemisi ve otel darbecileri siyaset meydanında hurda hiş etsinler.
Brifingler, seminerler, yürüyüşler, kokteyller, katafalklar düzenlensin, Andıç üstü az montaj kasetleri yayınlansın, baskınlar olsun, peştamallı sakallılar bulunsun, olmadı takma sakal takılsın emekli savcıların eldeki kasetlerine iliştirilsin.
Tek tek basılıp bade süzülsün, mahur gözler büzülsün, bu yazının adı da, şöyle olsun, böyle olsun...