Haftasonu İstanbul Gösteri Merkezindeki 6. Türkçe Olimpiyatlarına katılan haberaktuel.com genel yayın yönetmeni muaz kalaycı o muhteşem geceyi yorumladı...
6. Türkçe Olimpiyatları Üzerine
Türkçe Olimpiyatları, beş yıldır niyetlenip de bir türlü gidemediğim hayal bir program olmuştu artık. Olimpiyatların finallerine katılanlar bu organizasyonu öve öve bitiremiyor, gitmem hususunda da tenkitte bulunuyorlardı. Bu nedenle 6. Türkçe Olimpiyatlarına katılma teklifini bu sene geri çevirmedim.
İstanbul Gösteri Merkezini tıka basa dolduran binlerce insanla birlikte hüngür hüngür ağlayacağımı tabiî ki bilmiyordum. “Erkekler ağlamaz” palavrasının ne denli büyük bir yalan olduğunu da bilmem kaçıncı defa anlamış oldum.
Siyah incilerin ağzından Türkçe şarkıları dinlemenin keyfi bir başkaydı. Dilin, dinin, tenin bir kenara itilip, yaratılanın yaratandan ötürü sevildiği muhteşem bir atmosferi soludum. Türkçe Olimpiyatları, ismini telaffuzda zorlandığımız, ülke olup olmadığı konusunda tereddütte kaldığımız ülkelere gidip gönüllü Türk misyonerliği yapan binlerce fedainin emekleriyle hazırlanmış bir organizasyon. Kara kıtanın kara yüzlü çocuklarına, bombaların atıldığı, silahların sıkıldığı ülkelerin yürekli evlatlarına Türkçe şarkılar söyleten kuvvetin para ya da zor olmadığını bilmelisiniz. Birçoğunuzun haritada yerini bulmakta güçlük çeleceğiniz Laos’tan öğrencilerini Türkiye’ye getirip, Türkçe konuşturan Rümeysa Kalaycı ve öğrencileri buna en güzel örnek.
Hakan Şükür’den tutun Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e, TDK Başkanı Şükrü Akalın’dan tutun TBMM Balkanı Köksal Toptan’a kadar gelen binlerce seyirci bu tiz duygu arasında kaybolup gitti. Sakarya Türküsü’nün söylendiği saatlerde çıkarılan mendillerin hesabını akıldan kimse yapamaz.
Türkiye’nin arşın arşın ötelerinden Türkiye’ye gelen öğrencilerin salonu büyüleyen seslerine Türkçe motiflerin birer yıldız gibi işlenişi bu işin öyle hafife alınır bir tarafını bırakmıyordu. Besbelli derslerine iyi çalışmışlardı. Bazıları Türk’ü ve Türkçeyi ötelere öğretirken bazıları da İngilizcenin dünya dili olmasından hayıflanıp duruyor. İşin icraata dökülmesi yine bu gönüllü Türk elçilerine kalıyor.
Samanyolu televizyonundan tanıdığımız Kemal Gülen ve Ebru Gediz’in sunumuyla daha bir mükemmeliyete bürünen gecenin en heyecanlı anı ilk üçün açıklanması sırasında yaşandı. Azerbaycanlı Hatice Alizade, Laz aksanıyla söylediği 'Ben seni sevdiğimi' şarkısıyla aldığı birinciliğin haklı gururunu yıldızların verdiği güçle gözbebeklerindeki parıltılara teslim ediyordu. İkinci ve üçüncü olan arkadaşlarını da sıkı sıkıya kucaklıyordu. Salondakiler ve TV başında seyredenlerse, “işte bu, işte bu!” diye yumruk sıkıyorlardı. Bana ise sadece alkışlamak ve gözyaşları dökmek kalıyordu.
Bize bu dünya çocuklarına sahip çıkmak düşüyor. Yardım için uzatılan elleri Allah’tan bulun diye çevirmek bizim kitabımızda hiç yazmadı. Bu gönül elçilerinin umutlu mücadelelerine el uzatın. Türkçenin dünya dili olması adına onları şimdi daha hızlı alkışlayın.
Bu dünya İngilizce konuşup ülkeleri vuranların değil, Türkçe konuşup kıtaları kucaklayanların. Yani bizim. Yani sizin. Yani bu yazıyı okuyabilen herkesin.
Hadi o zaman, gazanız mübarek olsun.
6. Türkçe Olimpiyatları Üzerine
Türkçe Olimpiyatları, beş yıldır niyetlenip de bir türlü gidemediğim hayal bir program olmuştu artık. Olimpiyatların finallerine katılanlar bu organizasyonu öve öve bitiremiyor, gitmem hususunda da tenkitte bulunuyorlardı. Bu nedenle 6. Türkçe Olimpiyatlarına katılma teklifini bu sene geri çevirmedim.
İstanbul Gösteri Merkezini tıka basa dolduran binlerce insanla birlikte hüngür hüngür ağlayacağımı tabiî ki bilmiyordum. “Erkekler ağlamaz” palavrasının ne denli büyük bir yalan olduğunu da bilmem kaçıncı defa anlamış oldum.
Siyah incilerin ağzından Türkçe şarkıları dinlemenin keyfi bir başkaydı. Dilin, dinin, tenin bir kenara itilip, yaratılanın yaratandan ötürü sevildiği muhteşem bir atmosferi soludum. Türkçe Olimpiyatları, ismini telaffuzda zorlandığımız, ülke olup olmadığı konusunda tereddütte kaldığımız ülkelere gidip gönüllü Türk misyonerliği yapan binlerce fedainin emekleriyle hazırlanmış bir organizasyon. Kara kıtanın kara yüzlü çocuklarına, bombaların atıldığı, silahların sıkıldığı ülkelerin yürekli evlatlarına Türkçe şarkılar söyleten kuvvetin para ya da zor olmadığını bilmelisiniz. Birçoğunuzun haritada yerini bulmakta güçlük çeleceğiniz Laos’tan öğrencilerini Türkiye’ye getirip, Türkçe konuşturan Rümeysa Kalaycı ve öğrencileri buna en güzel örnek.
Hakan Şükür’den tutun Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e, TDK Başkanı Şükrü Akalın’dan tutun TBMM Balkanı Köksal Toptan’a kadar gelen binlerce seyirci bu tiz duygu arasında kaybolup gitti. Sakarya Türküsü’nün söylendiği saatlerde çıkarılan mendillerin hesabını akıldan kimse yapamaz.
Türkiye’nin arşın arşın ötelerinden Türkiye’ye gelen öğrencilerin salonu büyüleyen seslerine Türkçe motiflerin birer yıldız gibi işlenişi bu işin öyle hafife alınır bir tarafını bırakmıyordu. Besbelli derslerine iyi çalışmışlardı. Bazıları Türk’ü ve Türkçeyi ötelere öğretirken bazıları da İngilizcenin dünya dili olmasından hayıflanıp duruyor. İşin icraata dökülmesi yine bu gönüllü Türk elçilerine kalıyor.
Samanyolu televizyonundan tanıdığımız Kemal Gülen ve Ebru Gediz’in sunumuyla daha bir mükemmeliyete bürünen gecenin en heyecanlı anı ilk üçün açıklanması sırasında yaşandı. Azerbaycanlı Hatice Alizade, Laz aksanıyla söylediği 'Ben seni sevdiğimi' şarkısıyla aldığı birinciliğin haklı gururunu yıldızların verdiği güçle gözbebeklerindeki parıltılara teslim ediyordu. İkinci ve üçüncü olan arkadaşlarını da sıkı sıkıya kucaklıyordu. Salondakiler ve TV başında seyredenlerse, “işte bu, işte bu!” diye yumruk sıkıyorlardı. Bana ise sadece alkışlamak ve gözyaşları dökmek kalıyordu.
Bize bu dünya çocuklarına sahip çıkmak düşüyor. Yardım için uzatılan elleri Allah’tan bulun diye çevirmek bizim kitabımızda hiç yazmadı. Bu gönül elçilerinin umutlu mücadelelerine el uzatın. Türkçenin dünya dili olması adına onları şimdi daha hızlı alkışlayın.
Bu dünya İngilizce konuşup ülkeleri vuranların değil, Türkçe konuşup kıtaları kucaklayanların. Yani bizim. Yani sizin. Yani bu yazıyı okuyabilen herkesin.
Hadi o zaman, gazanız mübarek olsun.