Nette gezerken gördüm ve çok hoşuma gitti bu yazı
Orjinali bu linkte
Orjinali bu linkte
İş istasyonu bilgisayar, iş istasyonu grafiker!
Son yıllarda moda bir deyim var; iş istasyonu bilgisayar, iş istasyonu grafiker!
Tıpkı tren istasyonu gibi bir deyim.
Bunu icad edenler tüm işleri tek başına kaldıracak kadar güçlü bir bilgisayar veya grafiker anlamında bu deyimi kullanıyorlar.
İş istasyonu grafiker deyiminin kapsamının içinde art direktör yok, yardımcı grafiker yok. Müşteri temsilcisi hatta sekreter hatta patron bile yok.
Hatta şirket bile yok.
Ne var?
Bir tek grafiker ve müşteri var.
Sistem şöyle çalışıyor;
Patron bir büro tutuyor, 3 sandalye 3 masa alıyor. Bir sandalye ve bir masayı grafikere veriyor, masaya da bir PC veya Mac koyuyor. Diğer masayı ve sandalyeyi de sekretere veriyor, önüne de bir telefon koyuyor.
Diğer masa ve sandalyeyi de kendisi kullanıyor.
Sekreter patronun ara dediği yerleri telefonla arıyor, bağla dediği telefonları bağlıyor. Sekreter sadece patrona çay getiriyor ve telefonlarını arıyor.
Grafiker kendi çayını kendi alıyor, kendi çöpünü kendi döküyor, kendi masasını kendi topluyor… Arayacağı telefonları kendisi arıyor, sekretere ara dese sekreter ona “kendin ara” diyor. Veya ancak müşterilerin aranması halinde sekreter arayıp grafikere bağlıyor.
Patron sadece ilk kez işi grafikere anlatıyor, topu grafikere attıktan sonra işin diğer gelişme ve sonuç bölümlerini grafikerin müşteriyle görüşüp sonuçlandırmasını istiyor. “Bana problem yaratma, müşteriyle tartışma, işi sonuçlandır”, diyor.
Grafiker müşteriyle görüşüyor, fotoğrafları istiyor, dekupeleri yapıyor, dizgiyi yapıyor, taslağı ortaya çıkartıp müşteriye yolluyor. Müşteriyi arıyor, işin gidişatını müşteriyle yürütüyor, matbaa ile görüşüyor, işi baskıya yolluyor.
Faturayı patron tahsil ediyor.
Grafiker maaşını ya alıyor ya alamıyor.
Sekreter sadece patronun sekreteri oluyor. Hatta sekreter meşgul iken telefonlara grafiker bakıyor.
Sekreter 18.00 olunca çekip giderken grafiker çoğunlukla iş bitmeden çıkamıyor veya sürekli gece 21,00 - 22,00 gibi işten çıkıyor ve çoğunlukla büroyu grafiker kilitliyor.
Bu grafikere iş istasyonu deniliyor. Çünkü modası geçmiş freehand, quark gibi programların yanında illüstrator ve indesign bilmesi, photoshopun son versiyonunu bilmesi, hatta web yapması, flash ve dreamweaver da bilmesi isteniyor.
İş istasyonu deniliyor, çünkü hangi iş gelirse gelsin bu grafikerden kaçmaz, iş hemen biter, bütün işler iş istasyonunda toplanır, bütün işler bu grafikerde toplanır deniliyor.
İş istasyonu deniliyor, çünkü bu grafikerin art direktöre, yardımcı grafikere ve hatta müşteri temsilcisine ihtiyacı yok, dolayısı ile ekip çalışmasına gerek yok deniliyor… Bu grafiker metin bile yazıyor.
Bu iş istasyonu grafiker üç kişinin işini yapsa bile yine bir kişilik maaş alyor, onu da ya alamıyor ya da geç alıyor…
Bunun normal olduğunu savunanlar artık modern teknoloji böyle gerektiriyor, piyasa böyle istiyor, hayat şartları bunu emrediyor, ekonomik kriz bunu dayatıyor diyorlar.
Bunlar;
Yok oldu artık ekip,
Grafiker olmalı tek tip !
diyerek, grafik tasarımda uzmanlaşmaya ve ekip çalışmasına son vermek istiyorlar ve adeta şunu diyorlar;
Geldi art direktörlüğün sonu,
Yaşasın grafikerlikte iş istasyonu!
Değerli kardeşlerim, bu konuda sizler ne diyorsunuz?