Selamlar;
Bu yazımın toparlama niteliğinde olacağını ümit ediyorum.
Öncelikle "aşk" kavramını tanımlar iken, symphonic ve benim daha öncelerden beri üzerinde durduğumuz gibi, ülkemizin sosyokültürel durumunu kesinlikle göz önünde bulundurarak yapılabilinecek en doğru tanımı sunmak isterim ki bence bu şudur:
Aşk, İçgüdüsel olaran edindiğimiz cinsel güdülerin,ki bunlar "dürtü değil birer güdüdür" toplumumuzun çarpık ahlak ve kültür baskılaması nedeniyle olması gerektiğinden farklı şekilde dışa vurumundan kaynaklanan, zihin karmaşasıdır.
Öncelikle bunu idrak edebilirsek daha sağlıklı tanımlama yapabileceğimiz kanaatindeyim.
Aşk acısı çekmek, veya aşık olmak hakkında; kendi içinde bulunduğumuz durumu doğru analiz etmek adına öncelikle somut olarak saptamamız gereken bir nokta bulunmaktadır ki o da şudur, şu soru..
Benim için aşk nedir? Bana etkisinin nedenleri nelerdir? Eğer daha özgür bir yaşamım olsaydı ben bu durumda olacak mıydım?
Bunlar özellikle sorulması gereken sorulardır, ki ancak bu şekilde "aşk" ın karakterimize yanlış yerleşmesinden kaçınabiliriz.
Başka bir yönden yaklaşmaya çalışalım şimdi; şu an içinde bulunduğumuz toplumda aşkın zayıflık olduğunu kanıtlayalım beraber.
Şöyle ki;
Her kültürde aşk kavramını farklı faktörler etkiler. Bizim kültürümüzde ise bu etkenler biraz evel Symphonic'in belirttikleridir.
Peki, bir sonuca varmak adına düşünmek gerekirse, şu sonucu çıkarmak zor olmayacaktır: Kendi elinizde olmayan bir duruma, zihninizin adapte olma yatkınlığından doğan bir "acı"yı, kabullenerek çekmek zayıflık değil midir?
Ben kesinlikle öyle olduğu kanaatindeyim.
Toparlamak gerekirse; varmak istediğim denklem "aşk= zayıflık" değildir.
Varmak istediğim şudur; aşk bir değişkendir. Bu değişkenin üzerinde etkisi olan faktörler vardır. Eğer bu faktörleri kavramadan aşk acısını kabul edersek, bu durumda aşk; arttıkça karakterimizi düşüren bir bilgisayar programından farklı olmaz mı?
Eğer ki cevap verecekseniz, son paragrafımı lütfen tam olarak anlayın.
Bu yazımın toparlama niteliğinde olacağını ümit ediyorum.
Öncelikle "aşk" kavramını tanımlar iken, symphonic ve benim daha öncelerden beri üzerinde durduğumuz gibi, ülkemizin sosyokültürel durumunu kesinlikle göz önünde bulundurarak yapılabilinecek en doğru tanımı sunmak isterim ki bence bu şudur:
Aşk, İçgüdüsel olaran edindiğimiz cinsel güdülerin,ki bunlar "dürtü değil birer güdüdür" toplumumuzun çarpık ahlak ve kültür baskılaması nedeniyle olması gerektiğinden farklı şekilde dışa vurumundan kaynaklanan, zihin karmaşasıdır.
Öncelikle bunu idrak edebilirsek daha sağlıklı tanımlama yapabileceğimiz kanaatindeyim.
Aşk acısı çekmek, veya aşık olmak hakkında; kendi içinde bulunduğumuz durumu doğru analiz etmek adına öncelikle somut olarak saptamamız gereken bir nokta bulunmaktadır ki o da şudur, şu soru..
Benim için aşk nedir? Bana etkisinin nedenleri nelerdir? Eğer daha özgür bir yaşamım olsaydı ben bu durumda olacak mıydım?
Bunlar özellikle sorulması gereken sorulardır, ki ancak bu şekilde "aşk" ın karakterimize yanlış yerleşmesinden kaçınabiliriz.
Başka bir yönden yaklaşmaya çalışalım şimdi; şu an içinde bulunduğumuz toplumda aşkın zayıflık olduğunu kanıtlayalım beraber.
Şöyle ki;
Her kültürde aşk kavramını farklı faktörler etkiler. Bizim kültürümüzde ise bu etkenler biraz evel Symphonic'in belirttikleridir.
Peki, bir sonuca varmak adına düşünmek gerekirse, şu sonucu çıkarmak zor olmayacaktır: Kendi elinizde olmayan bir duruma, zihninizin adapte olma yatkınlığından doğan bir "acı"yı, kabullenerek çekmek zayıflık değil midir?
Ben kesinlikle öyle olduğu kanaatindeyim.
Toparlamak gerekirse; varmak istediğim denklem "aşk= zayıflık" değildir.
Varmak istediğim şudur; aşk bir değişkendir. Bu değişkenin üzerinde etkisi olan faktörler vardır. Eğer bu faktörleri kavramadan aşk acısını kabul edersek, bu durumda aşk; arttıkça karakterimizi düşüren bir bilgisayar programından farklı olmaz mı?
Eğer ki cevap verecekseniz, son paragrafımı lütfen tam olarak anlayın.